Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.16
İlginç bir kitaptı öncelikle...
Anlatım dolayısı ile başta yazarın dilini anlayamayacağım sanırım dedim ama öyle olmadı.
Başta ben şuan ne okuyorum oluyorsunuz, olaylar bölük bölükmüş gibi geliyor fakat sonradan kitap size asıl anlatmak istediğini veriyor.
Anneanne , anne ve torunun ard arda birbirine benzer aynı evde geçen bir yaşamı. Birbirlerine benzemeyeceğim diyip tam da o kadar benzer bir hayat yaşamaları.
Bir evde geçen bu hikâyenin asıl olayı o evin içerisinde ölüleri görmeleri , kapıların, pencerelerin, tavaların ve evdeki herşeyin çatırması, tepki vermesi ve konuşması.
Asıl öze gelecek olursak bu benzetmeler ve imgelemeler üzerinden insan yaşamını, kadın ve erkek arası ilişkileri, yozlaşma, zengin ve fakir arası ayrımlar,insanların birbirlerini dışlamaları ve bu denli konuları değişik bir anlatım tarzı ile okurlara aktarıyor.
Kitabı sevdim.. Yalnızca anlatım tarzı bana biraz yorucu geldi. Çünkü konuyu kaçırmamak için baya dikkatli okumaya çalıştım, olayları zihnimde tutmaya ve birleştirmeye çalıştım bu bir yerde güzelde oldu.
Yine de bir tık kısa bir hikayeye göre okuma süresini uzatıyor belkide benim için böyle olmuştur. Bunun dışında beğendim güzel bir kitaptı. :)
Kitabın sonsöz bölümünde Mythili G, Rao nun yazdığı bölümden daha iyi bir inceleme olamaz sanırım:
Osamu Dazai'nin 1939'da yazdığı Öğrenci Kız - yaşı bilinmeyen bir öğrenci kızın ağzından anlatılan ince ve büyümüş de küçülmüş bir kısa roman - gösterişli ve dönemine göre kışkırtıcıydı. Aradan geçen yüz yıla yakın sürenin ardından kitabın
Kusursuz çok sevilen bir serinin ilk kitabıymış sanırım. Ben hiç duymamıştım ama çok sevilince okumaya karar verdim. Rheet bir boğa binicisi. Bir videosu ortaya çıkıyor. Herkes tepki gösteriyor. Sponsorları ile sıkıntı çıkıyor. Menajeri Kip'te bu durumları halletmesi için kızı Summer'ı Rheet'in yanına gönderiyor. Daha yakın bir menajeri hatta bi bakıcı olarak. Böylece kitap başlıyor. Başta bi nefret ilişkisi var tabi kim başına her şeyine karışan bakıcı ister. Ama zamanla alışıyorlar biribirlerine. Sonrası belli birbirlerini tanıma, düşünme, uzak duramama. Kitap kötü değildi. Ama hiç heyecanlandırmadı açıkçası. Yani okurken zevk aldım eğlendim. Ama ne karakterlere aman aman bağlandım. Ne de merakla okudum. Okunur mu okunur. Kötü değil ama mükemmel de değil.
Selam #gotikedebiyatı sevdiğimi sık sık tekrarlıyorum. Gotik edebiyat ,karanlık kitaplar okurken ayrı dünyaya ışınlanıyorum adeta. #gotikşiir okumayı da çok seviyorum .#edgarallenpoe sevdiğim gotik edebiyatcıların başında geliyor. Özellikle de #kuzgun şiir okurken ayrı bir keyif veriyor. Gotik türde #şiir araştırması yaptığımda çok fazla bir
232 syf.
·
Not rated
Aydaki İlk İnsanlar, H. G. Wells’in 1901 yılında yayımlanan bir bilim kurgu romanı. Kitap, uzaya yolculuk temasını işler. Kitapta iki erkek, Bedford ve Cavor, özel bir maddeyle güç sağlayan küresel bir gemiyle aya uçarlar. Ay’a vardıklarında, ayın yarısının her ay gündüz olduğunu, bu süre zarfında donmuş atmosferin ısındığını ve fantastik bir bitki örtüsünün ortaya çıktığını keşfederler. Ayın sakinleri, aybuğaları olarak adlandırdıkları, insan boyutunda karınca gibi yaratıklardır. Aybuğaları, bal peteği şeklinde bir yeraltı dünyasında yaşarlar. Bedford ve Cavor yakalanır ve durumlarına çok farklı tepki verirler: Bedford mümkün olduğunca çok altın götürmek ve dünyaya dönmek isterken, Cavor esir aldıklarıyla iletişim kurmaya çalışır ve onları ilginç bulur. Kitap, Wells’in insanlığın ve ütopyanın durumu hakkında yaptığı hicivli gözlemlerle dolu. Bedford ve Cavor, yazarın insan doğasının farklı yönlerini temsil ettiği iki zıt karakter. Wells, aybuğalarının toplumunu, insanlarınkinden daha üstün olduğunu iddia ettiği bir kolektivist utopya olarak tasvir ediyor, ancak aynı zamanda onun dehşet verici ve baskıcı yönlerini de gösteriyor. Kitap, okuyucuyu hem hayal gücüyle hem de düşündürücü fikirleriyle cezbeden bir bilim kurgu klasiği.
Keyifli okumalar,
Kitapla Kalın
Kitap Nihal'in bir yılan yumurtasını sokaktan eve getirmesiyle başlıyor. Böyle bir durumda sizler nasıl bir tepki verirdiniz bilmiyorum ama ben ilk sayfalarda konu nereye doğru gidecek merakla çevirdim sayfaları.
Bir yılan yumurtası ile birlikte yaşama fikri kulağa ilginç geliyor. Onun evin bir sakini olarak nasıl devam edeceği üzerine düşündüm ben de. Yazarın da dediği gibi belki insandan korkmalıydık daha çok, bir hayvana nazaran. Sonuçta evlerimizdeki tüm güvenlik önlemleri, insanlara karşı değil miydi düşününce.
Lise yıllarından itibaren tanışıp sevgili olan Nihal ve Suat, aynı kampüste geçirdikleri üniversite yıllarının ardından, evlenme ve ayrılma eşiğinden kendilerine göre güvenli olan yolu seçip evlenmişlerdi. Hikayeleri böyle başlamıştı.
Kitabın içindeki karakterler ve onların yaşamları üzerinden çok güzel bir hikaye yaratmış yazar. Duyguların eyleme dönüşmesindeki insanın hevesinin büyüklüğü ve eylemlerinin bahanesine yönelik ikili ilişkilerdeki gündelik yaşamdan kesitlerin olduğu satır aralarında birkaç kez okuduğum cümleler çoğunluktaydı. Çünkü sadece okuyup geçmek haksızlık olacaktı. Üzerinde düşündürüyor çokça.
Gerçek yaşamda da yılan hikayesine dönen ikili ilişkilerimizi hatırlatıyor içindeki yılan yumurtası ile başlayan hikaye. Koynumuzda beslediğimiz yılanları da çokça, kimi ısırıp gidiyor kimi gittiğini bile fark ettirmiyor.
Madam Bovary
Evet bir kitap daha bitti akıcı olmasına rağmen uzun süre elimde kaldı maalesef. Yine beni etkileyen ve çokça düşündüren bir kitap oldu. Kitabı çok beğendim. Bu kadar gerçekçi olması, yazarın erkek olmasına rağmen bir kadının içindeki döngüyü bu kadar iyi yansıtabilmesine gerçekten bayıldım. Okuduğum süre boyunca çok farklı düşünceler zihnimde oluştu. Emma ahlaksız mıydı yoksa toplumun ahlakından farklı bir ahlak anlayışı mı vardı? Charles sadece herkesin sahip olmak isteyeceği kadar çekici olan bir kadının kocası olduğu için mi bu kadar değer veriyordu ona? Peki ya Radolphe ve Leon? Kitap bitmesine rağmen beni bir çok soruyla baş başa bıraktı. Okurken Emma'ya çok kızdığım yerler oldu ama bir yandan da onun hissiyatları çok tanıdık geldi. Emma masallardaki prenslere, balolara, o masalsı ve gerçek olmayacak kadar şatafatlı olan o hayata merak salmıştı. Öyle bir hayatı olsun istiyordu bu uğurda hayatını mahvetti. Peki bizim etrafımızda ne kadar çok Emma var farkında mıyız? Televizyon dizilerinde ki o gösterişli sözde aşklara özenen ne kadar kızlarımız var. Bu yüzden okurken çok yüreğim burkuldu. Emma' la birlikte bütün o küçük kızlara üzüldüm.
Yazarımız kitabı 5 sene içerisinde yazmış ve yazdığı dönem Fransız Hükümeti tabiri caizse namus elden gidiyor deyip kitabı mahkemeye vermiş ve bı dönem yasaklanmış sonrasında ise en iyileri arasına girmiş. Gene o dönem bu kitap ile birlikte psikolojiye tatminsizlik gibi bir hastalık karışmış. Kısacası eser mantıktan çok duyguları ile hareket eden bir kadının başından geçenleri ele alır. Bu bakımdan Romantizm'e bir tepki özelliği de taşımaktadır.
Selamün aleyküm :)
Kitap kısa kısa yazılmış denemelerden oluşuyor. Dili gayet anlaşılır sade ve net. Evli ya da bekar, erkek ya da kadın her kesimin okuyup da kendinden bir şey bulacağı ve bakış açısını genişleteceği bir eser. Temelde kadın-erkek fıtratının farklı olduğunu anlatmış. Kadın-erkek nasıl bir zihin yapısına sahip, olaylara nasıl yaklaşıyorlar ve nasıl tepki veriyorlar gibi sorulara cevap bulabilirsiniz kitapta. Aynı zamanda evlilik hayatına dair sorunlardan ve çözüm yolları da mevcut. Çok severek ve düşünerek okudum, bana çok güzel bakış açıları kazandırdı Sema Maraşlı. Darısı yazarın diğer kitaplarına olsun inşallah.
Kesinlikle tavsiye ediyorum :)
#spoiler içerebilir#
serinin ilk kitabını ne kadar sevmediysem bunu da tam tersi çok sevdim. yani 2023 ün favorilerine girdi bile benim için.
aniden tahtın varisi haline gelen, bu yüzden de soylu biriyle evlenmesi gereken prenses bridget ve onu kendi canından bile önde tutması gereken koruması ryhs'in hikayesi ilk kitaptaki karakterlerden daha iyiydi. o kadar iyiydi ki tüm seriyi alsam mı acaba diye düşündürdü.
kitabın belli bir kısmından sonra rhys'in babasının kim olduğunu tabii ki anladım. bridget'in abisine yaptığı şeyden dolayı çok az tepki verdiğini düşünüyorum
kitaptaki favori yerlerim kesinlikle adadaki tatilleri ve çardak sahnesiydi. ne zaman çardak görsem aklıma kitap gelecek sanırım
not: kitapta yetişkin içerikler hayli fazla. merak edip okumak isteyenler dikkat etmeli.
