Geceye Şiir.. Bülent Parlak...
Hepsi Olur Belki Olmaz Hiçbiri/Bülent Parlak Beni bir mahcubiyet kendine hayran bıraktı Seni anlamış gibi yapanlar sana eziyet verirken Kan-ter içinde kalmanın merhemidir aldırış etmemek kimseye Ürkütmeyin duvarların yanaklarına ev yapan güvercinleri Ya da çocukluktan kalma bir sevinç olmasın Taşla düşürülen bir serçenin bedeni Gözümüz kör olunca parmaklara acınan bu dünyada Betona saplanmış bir haritayız kambur mahallelerde Sırtımızda bir fotoğrafa bakarak geçen yılların gecikmişliği Yanımızda kendi şüphesiyle anlaşamayan adamlar. Kulunçlarımız tutulunca Bardağın içine yakılan kağıtlardan umulan medet Kim demiş uzaktan göründüğü kadar naziktir insan Bende artık yürünecek bir yol kalmadı Beni yeniden doğur, beni bırak yollara x.com/yogken/status/1...
İçimden Şu Zalim Şüpheyi Kaldır Ya Sen Gel Ya Beni Oraya Aldır
Ağzının bir kıvrımından cesaret bularak ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar kalmışsa bir kaç ısrar ölümle yarışacak onların yardımıyla dünyamıza acıdım. Dünya. Çıplak omuzlar üzerinde duran. Herkes alışkın dölyatağı borsalarla ağulanmış bir dünyaya Benimse dar çünkü dargın
Reklam
Beni bir mahcubiyet kendine hayran bıraktı Seni anlamış gibi yapanlar sana eziyet verirken Kan-ter içinde kalmanın merhemidir Aldırış etmemek kimseye youtu.be/M_C1Wc7ziXE
Bülent Parlak
Bülent Parlak
Seni sevmek, Ateşli bir hastalığa yakalanmak gibi, İsmini sayıklayıp sabaha kadar Kan ter içinde adını bağırarak uyanmak... Gel güzel bir söz söyle, Gönlümü al, Bir geçmiş olsun desen geçecek belki, Beni sensizliğin insafına bırakma...
Pişman değilim.. Belki biraz mahsun, Belki sarhoşum.. Rindane bir şiir gibi, Kadehlere dolmuşum.. İçilmiyorum.. Yormuşsun beni.. Damla damla ter gibi, Alnımda hayallerin, Silsem, izi kalacakmış gibi.. Ben ki şairim.. Anlatamıyorum.. İlk defa “gitme..” dercesine, Seni yazıyorum..
yan yana iki ülke gibiyiz seninle, ayın önünden geçen bulut önce seni karanlıkta bırakır sonra beni senden bana eser, yerine göre, yerine göre benden sana şakaklarımızı serinleten rüzgâr. iki kıyı gibiyiz karşılıklı, hem ayırır bizi hem bağlar birbirimize aramızda akan ırmak. İki tarih sayfası gibiyiz art arda birinde başlayan cümlenin sonu ötekinde düğümlenir ancak. geldiği vakit hasat günleri iki ayrı ağızda aynı anda beliren bir gülümseme gibiyiz seninle ve iki ter damlası gibiyiz alnında elbirliği ile üretilip kardeşçe bölüşülen bir dünyanın. ~Kemal Özer
Reklam
İçimden Şu Zalim Şüpheyi Kaldır Ya SenGel Ya Beni Oraya Aldır Ağzının bir kıvrımından cesaret bularak ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar kalmışsa bir kaç ısrar ölümle yarışacak onların yardımıyla dünyamıza acıdım. Dünya. Çıplak omuzlar üzerinde duran Herkes alışkın dölyatağı bersalarla ağulanmış bir dünyaya Benimse dar çünkü dargın havsalamın gücü yok bazı şeyleri taşımaya.
İsmet Özel
İsmet Özel
youtu.be/FaWl0RW9X6E?si=...
Sürgün
nicedir seyduna'nın dağlarında kuşlar yerine kurşunlar kanat çırpardı. kurşun, kendi çığlığına uyanır, kendinden utanırdı bu coğrafyada, ki hiç sevmedi sesini, ismini... ölüm arayan, ışığında oturur ağlardı. ne zaman çığlık kopsa, bilirdi, ardı derin susku kuyusu olurdu, bir yaprakta olsun solumazdı hayat. şehirleri birbirine
Bu yaşa erdirdin beni,gençtim almadın canımı ölmedim genç olarak ,ölmedim beni leylak büklümlerinin içten ve dışardan sarmaladığı günlerde bir zamandı heves ettim gölgemi enginde yatan o berrak sayfada gezindirsem diye ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende. Vakti vardıysa aşkın,onu beklemeliydi genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek
Gökyüzü dayanılmaz ağır çöküyor bazen , bir beden küçük kalıyor Atlas kırışmaya meyilli zihnimin ketenleri , başım düşüyor , dönüp alır mısın .... artık ne yapacağımı bilemiyorum, gitmem lazım ! hemen !
Reklam
Hepsi Olur Belki Olmaz Hiçbiri/Bülent Parlak
Beni bir mahcubiyet kendine hayran bıraktı Seni anlamış gibi yapanlar sana eziyet verirken Kan-ter içinde kalmanın merhemidir aldırış etmemek kimseye Ürkütmeyin duvarların yanaklarına ev yapan güvercinleri Ya da çocukluktan kalma bir sevinç olmasın Taşla düşürülen bir serçenin bedeni Gözümüz kör olunca parmaklara acınan bu dünyada Betona saplanmış bir haritayız kambur mahallelerde Sırtımızda bir fotoğrafa bakarak geçen yılların gecikmişliği Yanımızda kendi şüphesiyle anlaşamayan adamlar. Kulunçlarımız tutulunca Bardağın içine yakılan kağıtlardan umulan medet Kim demiş uzaktan göründüğü kadar naziktir insan Bende artık yürünecek bir yol kalmadı Beni yeniden doğur, beni bırak yollara ......
Hayatın Anlamı
3.Kısım Anlam Tutulması Anton Çehov'un Tri Sestry oyunundan şu kısa diyaloğu dü- şünelim: MASHA: Bir anlam yok mu? TOOZENBACH: Anlam mı? (...) Şuraya bak; kar yağıyor. Bunun anlamı ne? Kar bir ifade ya da sembol değildir. Anlatabildiğimiz kada- nyla gök kubbenin kederlenmesinin bir alegorisi değildir. Philip Larkin'in baharı
Münacaat
Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylak büklümlerinin içten ve dışardan sarmaladığı günlerde bir zamandı heves ettim gölgemi enginde yatan o berrak sayfada gezindirsem diye ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende. Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi genç olmak yetmiyordu
Münacaat
Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylak büklümlerinin içten ve dışardan sarmaladığı günlerde bir zamandı heves ettim gölgemi enginde yatan o berrak sayfada gezindirsem diye ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende. Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek
İçimden şu zalim şüpheyi kaldır, ya sen gel ya beni oraya aldır
Ağzının bir kıvrımından cesaret bularak ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar kalmışsa bir kaç ısrar ölümle yarışacak onların yardımıyla dünyamıza acıdım. Dünya. Çıplak omuzlar üzerinde duran. Herkes alışkın dölyatağı bersalarla ağulanmış bir dünyaya Benimse dar çünkü dargın
1.317 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.