"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Bugün sizler ile birlikte Türk Edebiyatının son zamanlarda sıklıkla duyulan, birçoğumuz tarafından okunan, bilinen yazarı Sabahattin Ali ve onun Kürk Mantolu Madonna eserini incelemek istiyorum.
Bugüne kadar eskiye dönük edebiyat eserleri okumuş olmama rağmen, Sabahattin Ali ve kalemi ile hiç tanışmadığımı söylemek ve hatta bu konuda da biraz ön
Bülbülü Öldürmek
Kitabın; başlığını okuyan ve kapağını inceleyen, kitabın kuşlarla ilgili olduğunu düşünebilir. Acaba gerçekten öyle mi?
Eser 1960 yılında yayınlanmış. Geçmişten günümüze birçok okura hitap ediyor. Kitabın ana karakteri Scot, 9 yaşında küçük bir kız çocuğu.. Olaylar okuyucuya onun bakış açısıyla aktarılıyor.
Abisi Jem, o da
Kitap Tarık Akan'ın hapisteki anılarını anlatıyor. Beni etkileyen kısmı, yaşadıkları karşısında hissettikleri çünkü gerçektiler. Tarık Akan'ın yurtdışında yapmış olduğu bir konuşmanın. Tercüman gazeteci tarafından abartılması sonucu havaalanında tutuklanmasıyla başlamaktadır. İfadesini verdikten sonra serbest kalarak davası devam edecektir ama bir sürü yalan ifade ortaya çıkar. Hepsini bir sonuca bağlarlar ve serbest kalır. Barış davası kapsamında 1984 yılında tutuklanır 1987 yılında serbest bırakılır. Kitabın bazı bölümlerinde filmlerinin çekimlerinide anlatıyor. Kitabı okurken bazen hüzünlendim bazen gülümsedim Güzel kitap ve severek okudum umarım sizlerde beğenirsiniz..
Bazı şiirler büyüyüp hikaye; bazı şiirler büyüyüp roman oluyor insanın yüreğinde. Günler oluyor eseri okuyup bitireli ama o dizeler öyle işledi ki içime kendime gelip bir şeyler yazmayı yeni başarabiliyorum.
-İşaret Çocukları
-Yedi Güzel Adam
-Menziller
-Korku ve Yakarış eserleri
Şiirler kitabında bir araya gelmiş. Kimini bağımsız olarak
Her şey, bir iş görüşmesinde bana sorulan, "İngilizce biliyor musunuz?" sorusuna verdiğim "Evet" cevabı ile başladı. Bu sayede bir otelde güvenlik görevlisi olarak işe başladım. Garip olan ise benim İngilizce bilmiyor oluşumdu. Hem güvenlik görevlisine İngilizce niye lazım olsun ki?
Ortaokul ve lisede altı yıl boyunca
Nasrettin Hoca’nın bir fıkrası vardır hani. Oğluyla yolda giderken önce oğlunu bindirir eşeğe, kendi yürürken. Etraftakilerin ayıplamasıyla kendi biner, oğlu yürür devamında. Bencil diye söylenenleri duyar da devamında, oğluyla beraber binerler eşeğe. Bu sefer de merhametsiz olmuştur hoca diğerlerinin nazarında. En son çare ikisi de yürürler
+Neden hiç mutlu değilsin Zeze ?
-Neden mutlu olmalıyım ?
+Çünkü dünyaya bir kere geliyoruz .
- Iyiki bir defa geliyoruz Portuga .
+Neden ?
- Ikinci bir hayatı kaldıramazdım .
Kitaplara bu kadar maşukken, kitaplara hasret kalmak. Sadece kitaplarıyla değil, bence hayatıyla da devasa dersler veren yazar Cemil Meriç. Ben felsefe ya da sosyoloji pencerelerinden bakmadım bu kitaba, ideolojik gözlüklerle de okumadım. Edebi olarak seyran etmeye çalıştım Meriç’in dünyasını. Ve kaç gündür hayal etmeye çalışıyorum
Öyle bir yerdeyim ki...
Birini sevememek, sevdiğine ait olamamak ve hiçbir şey hissetmemek çok tuhaf bir duygu. Hani kimseyi sevemezsin ya ama sürekli bunun acısını çekersin ya aynı onun gibi işte, sürekli bir yalnızlık hissi… Neden korkuyorum ki birisiyle aşk yaşamaktan? Neden bir adım atamıyor ve neden korkularımı yenemiyorum? Cevap bulamadığım