Bozkırlarla bezeli
Yetmiş eski diyarın
Afşar, Türkmen güzeli
Gül yanaklı kızların
Türküleri olarak Steplere gidecek,
Bütün ırkın ruhunda terennümler edecek.
Senin Altmordundan yedi devlet sinecek,
Bir yabancı sahilden
Bayrağını taşıyan bir vapurun geçerken,
Ona bütün sancaklar hörmetlerle inecek.
Büyük Turan elinde senin Asya, Avrupan
Birer yeni Japonya, Amerika olacak,
Yedi büyük denizin üzerinde her liman
Türk metaı yüklemiş vagonlarla dolacak.
True Detective dizisinde Rust'ın kendisini realist olarak tanımladığı bir replik var: Hepimiz bir yanılsama içindeyken, duyusal deneyimler ve hislerin gelişimi sayesinde birey olduğumuzu sanan fakat aslında bir hiç olan bireyleriz.
Böylesi bir düşünce her ne kadar insan doğasına karşı münkesir bir tutum gibi gözükse bile bence insanlara karşı muğber bir tavrın doğaya karşı yönelmesidir. Psikolojideki savunma mekanizmalarından yön değiştirme olayı gibi. Hepimiz sık sık esas kızgınlığımızı veya daha genel anlamda ufk-ı mahsûsata akseden hislerimizi olduğundan başka şeylere yükleyip hayatımıza bir şekilde devam etmiyor muyuz zaten?
Günün sonunda bir hiç olmamak için herhangi bir şey olmaya çabalayan Ouroboros gibiyiz.
Nâzenin bir çiçekten, feryâd hâlindeki
bir bülbülden, çağlayan bir dereden, işitebilenler için ne değişik terennümler gelir! Seherler, ne destanlar anlatır!
Duyabilenler için, rüzgârlar kim bilir kaç bâd-ı sabânın meltemlerini yansıtır!?.
Eğitim mevzusu kamuoyunun sürekli tartıştığı, milli bir mevzu niteliğinde. Tükenmeyen gündemimiz eğitim. O zaman sıkıntı nerede? Sürerkli bir gündem ise, konuşulup-tartışılıyorsa o zaman yanlışlık nerede?
Burada tespit etmemiz gereken iki farklı konuşmanın-eleştirmenin-sorgulamanın olduğu gerçeğidir. Bunların doğasına dair müstakil çalışmalar da
İki Mezar Önünde
ÜSTAT EKREM’E
Sen, şu sefil dünyada hiçbir zaman gülmedin;
Felâketle, ölümle bahar ömrün yas doldu.
Fakat sende, bu zehrin akıttığı vahşî kin
Azizlere yakışan faziletle aşk oldu.
Sen bu aşkla gençliğe kollarını uzattın:
Baba oldun, o yetim ruhlar için hıçkırdın;
Üstat oldun, o solgun alınları parlattın;
Şair oldun, yaralı
Göğünde kuşlar vurulur kanadından Kudüs!
Düşer göğsünün en derinine
Miracın toprağına tünemiş firavun izleri
H/isli bir türkü gibi sızlatır içimi ey Kudüs!
Gün doğmayacak kadar mecalsiz
Uyan artık ey emsalsiz!
#esvedi