Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hamd ü sena ile... Rabb’ini zikreyle! Sen nevmi terk eyle! Satır satır ilerle! Sadr sadr fetheyle!
Büyük Kaçgun (1603-1610)
1596-1610 yılları arasında meydana gelen ve Celali Fet­reti diye adlandırılan bu dönemde Anadolu baştan başa ha­rabe oldu. Birinci Ahmed tahta çıktığında Celali İsyanları Anadolu'yu alt-üst etmeye devam ediyordu. Celaliler geçtik­leri köy, kasaba ve şehirleri büyük bir baskı altına alıp, halkın mallarına, ürettikleri mahsullere el koyuyorlardı. Can ve mal emniyeti hiç kalmamıştı. Gençler Celaliler'e katılmaya mec­bur kalıyorlardı. Celali ayaklanmalarının Osmanlı İmparatorluğu'na en bü­yük zararı mevcut düzeni bozmasıydı. Onbinlerce insan çoluk, çocuğuyla evlerini terkederek başka diyarlara gitti. Binlerce köy boşaldı. Devlete vergi veren nüfus azaldı. Büyük Kaçgun diye bilinen bu dönemde halk köylerden şehirlere kaçtı. Gittiği yerlerde de emniyet kalmayınca başka bölgelere sığındı. Anadolu'daki insanların varlıklı olanları İs­tanbul'a, Rumeli'ye ve Kırım'a göçtüler. Halkın yerini yurdunu terketmesi "celay-ı vatan", "terk-i diyar" ifadeleriyle isimlen­dirilmiştir. Anadolu halkının büyük kitleler halinde yerlerini terketmeleri 1603-1610 yılları arasında 7 yıl sürdü ve bu ka­rışıklık dönemi resmi kayıtlarda "büyük kaçgun" ve "büyük firar" adlarıyla anıldı.
Sayfa 140Kitabı okudu
Reklam
Yâr ile ağyarı hem-dem görmeğe olsaydı sabr Terk-i gurbet eyleyip azm-i diyâr itmez m’idim (Eğer sevgili ile rakibi birlikte görmeye sabrım olsaydı, gurbeti terk edip vatanıma dönmez miydim?) Fuzuli
Sayfa 255 - Ketebe Yayınları
"Kişi demişti kendi arzusuyla terk-i diyar etmez"
İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Peygamber Efendimiz İslam'ı yaymak için çalıştı. Ashab-ı Kiram manayı anladı. Onlar da İslam'ı yaymak için çalıştılar. Terk-i diyar, terk-i evlad ü evlân eyleyip, terk-i rahat eyleyip İslam'ı yaymaya gittiler...
Ebu Umran radiyallahu anh rivayet ediyor: «Biz Rum şehrinde (İstanbul'da) idik (İslam ordusunun İstanbul'u muhasarasını anlatıyor.) Rumlar büyük bir kuvvetle bize karşı çıktılar. Onlar kadar ve hatta onlardan daha fazla bir kuvvetle karşılık verdik. O gün Mısır ordusunun başında kumandan olarak Amir oğlu Ukbe bulunuyordu. Düşmana karşı
Reklam
'kişi' demişti 'kendi arzusuyla terk-i diyar etmez sebepsiz gurbetin kahrını kimse ihtiyar etmez'
Filiz kaçarak terk-i diyar ettiği babasının evine kurtulmak için sığınmıştı...
Sayfa 221Kitabı okudu
Gitmek kaç türlüdür? Uzaklaşmak, terk-i diyar eylemek, kaçma eylemleri "gitme"nin neresinde asılı durur? Gitmekteki amaç nedir ve neden hayatın altında ezilince başını alıp gitme deyişine sığınırız? Gitmek isteyip de gidememek ile gitmeyi kaçmakla teyelleyip ipini koparmak arasında nerede durur insan?
Sayfa 109Kitabı okudu
Sâcoğulları Abbasilerin Hizmetinde/Ebu's-Sâc Divdâd b.Yusuf Divdest
Sâcoğulları ailesi aslen Uşrüsana menşelidir. Aileden İslâm Devleti hizmetine giren ilk kişi Ebu's-Sâc Divdâd b. Yusuf Divdest'tir. Onun memleketinden ne zaman ayrıldığı bilinmemekle birlikte, Halife Me'mun (813-833) zamanında Ahmed b. Ebü Halid'in 207/822-323'te Uşrüsana'yı fethetmesi üzerine ülkesini terk etmek zorunda kaldığı tahmin edilebilir. Çağdaş tarihçiler bu aile hakkında bilgi verirken, kaynak göstermeden, Türk olduğunu tereddütsüz belirtirler. Ebu's-Sâc, R. Evvel 254/Mart 868'de Diyar-ı Mudar, Kınnesrin, Ha lep ve Avâsım valiliğine getirildi. 256/870”da Basra çevresinde isyan ederek, kısa zamanda çok geniş sahalara yayılan ve Abbasi Hilâfeti'ni tehdiş ederek 13 yıl devam eden Zenci köleler isyanında birlik komutanı olarak bulunan Ebu's-Sâc, 261/874-875'te Ahvaz valisi oldu. Fakat burada zencilerle yaptığı iki savaşı da kaybedince, valiliğinin birinci yılını doldurmadığı halde azledildi. Daha sonra Saffariler (867-1495) safında yer alan Ebu's-Sâc, tekrar Abbasilerin hizmetine girmek amacıyla Bağdat'a gelirken Kasım-Aralık 879 sonunda Cundişâpur'da öldü. Ebu's-Sâc'ın İslâm Devleti hizmetindeki askeri ve idari faaliyetleri 40 yıl kadar devam etmiştir. Sâmarrâ döneminde komutanlar arasındaki mücadelelere katılmamıştır. O sırada tanınan Afşin, Eşnâs, Boğa el-Kebir, Boğa es-Sağir, Vasif et-Türki gibi komutanlar düzeyinde olmasa bile, devlet erkânı içerisinde nüfüz ve itibara sahip olduğu bilinmektedir. Bağdat'ta bir grup askeri birliğe ona nispetle Ecnâdü's-Sâciyye denilmişti.
Reklam
BU ŞİİRİ KENDİM İÇİN SEÇTİM
PİŞMANLIK* Babamın mezarı kaybolmuş gibi Hangi ada, hangi parsel o diyar Bir karanlık kuyu; uzak, boş dibi Kaç yıl oldu bilmem, bilmem kim sayar Bir Kurban Bayramı bekleriz gelmez
Sayfa 141Kitabı okudu
kendi arzusuyla terk-i diyar etmez sebebsiz gurbetin kahrını kimse ihtiyar etmez
Sayfa 70 - Dost YayınlarıKitabı okudu
Bir uçurum gibi
Gidince olmuyor toprağın kokusunu da alıp Çünkü olsun kendini öz yurdunu özlemek gibi Bir yol vardır elbet yolculuğun zor tarafı vardır Haydi, bu ezgili bakışın karşılığı olsun aramızda Aramızda sözü olsun aklını kanatlandırıp iyice Bir şey kalmıyor kimseye çıkıp renklerin içinden Gidince bir başına arkasında kalan ne varsa Dünya konukseverdir insan yolcudur burada. İnsan varlık içindeki yokluk insan iki yakası hayatn Ölüm terk-i diyar ölüm öz yurduna varış; ölüm hep Bırakıyor cevherimdir diyerek koynuna toprağın İnsan açgözlü insan huyundan vazgeçmeyen insan Ölüm alıyor sonunda ayırıyor canından malından Kurtarıyor dünya ağırlığından kibrini saltanatını Katıyor hamuruna yeni baștan dirilmeye doğru Böylece baslıyor yolculuğu âdemin.
380 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.