Harika bir kitabın incelemesi ile karşınızdayım. Kitap, benim için belki de bu senenin en iyi kitabı olacak, çünkü okumadıklarımın önüne geçecek kadar iyi bir kitap okuduğumu düşünüyorum (üşenmemişim 172 alıntı paylaşmışım :D). Öncelikle biraz yazardan bahsedeyim. Yazarımız bir hukukçu ve araştırmacı-gazeteci. Bu kitabında Antik Uygarlıklardan
Evimin tam önünde huzurevi var. Ve her gece orada sabahlayan bir amcaya odaklıyım bir aydır. O da beni farketmiş olacak ki gözü benim balkonda. Selam veriyor her gördüğünde. Belki yalnızlığına ortak oluyorumdur ve bu onu mutlu ediyordur bilmiyorum. Ben kitap, kahve, müzik eşliğinde sabahlıyorum, o elindeki bir kağıt parçasına bakarak...
Neden huzurevi derler oraya..?
Terkedilmek ve yalnız kalmak ne zamandan beridir huzurun tarifi...
Sahi huzur ne idi?
Mutluluk? Yok, hayır o başka bir duygu.
Hüzün? Bu da değil, hüzün bambaşka bir şey.
Güvende hissetmek, korkmamak, sevmek, sevilmek..?
Huzur neydi ..?
Daha ne olduğunu bile bilemediğimiz, açıklayamadığımız bir duyguyu; nasıl da terkedilen, yalnızlaştırılan insanların koyulduğu dört duvarın ismi yapabilirler..?
BEN DÜŞÜNDÜKÇE İŞİN İÇİNDEN ÇIKAMIYORUM. HEM DE HİÇ ÇIKAMIYORUM...