Sarayda şarbon hastalığı
Sultan Hamid'in hususi operatörlüğüne tâyinimden birkaç sene sonraydı. Bir gün Hünkârın en sevgili gözdesi hastalanmış. Ecnebi saray hekimlerinden biri bakmış: «Ehemmiyetsiz bir çıban, låpa koyunuz, geçer!» demiş! Ama, kadıncağız bu tedavi tarzıyle iyi olmamış. Üstelik sırtındaki yara büyüdükçe büyümüş… Padişahın vehmi, malüm… Hünkâr telâşa
Sayfa 52Kitabı okuyor
kötümserlerin teorisi
Biz gelişigüzel bir tesadüf eseri olarak ve hiçbir kanuna bağlı olmayarak şu yokluk zeminine atılmışız. Yaşadığımız kadar yaşayacağız, istediğimiz gibi hareket edeceğiz... Fakat sonunda ölüm her şeyi bir anda bitirecek, bir hiçlik içinde ortaya çıktığımız gibi gene bir hiçliğe döneceğiz.
Aslında “... insan, mutluluğa ulaştıran yolu yeteri kadar göremiyor. Mutluluğu yalnız muhtelif heveslerinin onu tatmininde, maddi ve fikri hazlarda, refah ve servette arıyor. Fakat gerçek mutluluk, ne kadar meşru olursa olsun, yalnızca bu heveslerin tatminiyle sağlanamaz. Dünyaya gözlerini açmanın verdiği mesut bir tesadüf, hayatın getirdiği talih veya şahsi emeklerle kazandığımız bu ayrıcalıkların tamamı büyük keyifler ve geçici mutluluklar üretir.
“İnanıyoruz ki çalışma ve gayret, sağlığı korumaya dikkat ederek ve yüksek fikri mükemmelliklerin olmazsa olmazı olan makbul bir düzen çerçevesinde yerine getirilir. Keza çalışma, şehvetin yan etkilerinden, kolayca yaralanan gurur ve kıskançlıktan arınmıştır, neşelidir ve güven verir. Bu tür bir çalışma, sıhhatimizi kuvvetlendirmek için iyi bir vasıtadır. Dikkatimize sunduğumuz yüksek ve bereketli fikirleri düzenleyip toparlayan düşünce kuvvetimizdir; fikrimizde toplanan malzemeleri irademiz seçtiğinde zihnimizde ne kadar yorgunluk oluşursa, malzemelerin toplanmasını tesadüflere ve dış etkilere terk ettiğimizde yine aynı yorgunluk meydana gelir. Hele tesadüfler neredeyse her zaman rahat ve sükünetimizin düşmanıdır; bizi memnun eden sebeplerle birlikte bulunmaları pek nâdirdir. Doğrusu insan toplum içinde yaşar. Başkalarının saygı ve övgülerine ihtiyaç duyar. Fakat başkalarının bizim hakkımızdaki zanları kendi zannımız gibi iyimser olamaz. İnsanların büyük bir kısmında nezaket ve şefkat yoktur. Hangi mevkide bulunursak bulunalım, sosyal hayat bizi gücendirecek vesileleri saçmaktan sakınmaz. Hele tembelin boş zihninde bu vesileler, hiç ekilmemiş bir toprağa tesadüf eden zararlı otlar gibi büyük bir kolaylıkla gelişip büyür. Tembellerin yaptıklarının cezalarını hâince çekmeye mecbur olduklarını görmek, çalışkanları teşvik için yeni bir sebep oluşturur.”
Emir ve irâde-i İlâhiye'nin bir arşı olduğunu kat'î bir surette isbat ediyor. Ve serseri tesadüf ve kör kuvvet ve sağır tabiat ve karışık, hedefsiz esbab ve âciz, câmid, cahil maddeler bu sahife-i havaiyenin kitâbetine ve vazifelerine karışması hiçbir cihetle ihtimal ve imkânı bulunmadığını aynelyakîn derecesinde isbat ettiğini kat'î kanaat getirdim ve herbir zerre ve herbir parça lisân-ı hâl ile,
Sayfa 109 - RnkKitabı okudu
Hayat mı? Lakin bu tesadüf ve âdet gibi iki körkütük zincir esaretiyle ayağı bağlı, sefil, lanet ve alçak bir kuvvetten başka bir şey miydi? Adetin kötülüklerinden kurtulursak mutlaka tesadüfün zulüm dairesine gireriz ve tesadüfün kötülüklerinde ise âdetin zulüm dairesine girmek için kendimizi kurtarırız ve bu iki kör kuvvetin arasında istek, irade ne kadar adi, ne kadar manasız bir sözden ibaret kalmaz mı?
Sayfa 91Kitabı okudu
Orwel'in Büyük Varsayımı; 1984 Bugün bir Distopya mı? Ütopya mı ?
Orwel'in Büyük Varsayımı; 1984 Bugün bir Distopya mı? Ütopya mı ?
Evet balarısı, fıtratça ve vazifece öyle bir mu'cize-i kudrettir ki: Koca Sûre-i Nahl, onun ismiyle tesmiye edilmiş. Çünkü, o küçücük "bal makinesi"nin zerrecik başında, onun ehemmiyetli vazifesinin mükemmel programını yazmak ve küçücük karnında taamların en tatlısını koymak ve pişirmek ve süngücüğünde zîhayat âzâları tahrip etmek ve öldürmek hâsiyetinde bulunan zehiri o uzuvcuğuna ve cismine zarar vermeden yerleştirmek; nihayet dikkat ve ilim ile ve gayet hikmet ve irade ile ve tam bir intizam ve muvâzene ile olduğundan, şuursuz, intizamsız, mîzansız olan tabiat ve tesadüf gibi şeyler elbette müdahale edemezler ve karışamazlar.
❝Şu anda gerçekleşmekte olan şeylerin eşzamanlılığının tam da bu anda hayatınıza girmesini göz ardı etmeyin. Evrende tesadüf yoktur, yalnızca İrade, Niyet ve Deneyimin birleşimi vardır.❞
✱ 
Neale Donald Walsch
Bal arısı fıtratça ve vazifece öyle bir mu'cize-i kudrettir ki koca Sure-i Nahl, onun ismiyle tesmiye edilmiş. Çünkü
o küçücük bal makinesinin zerrecik başında, onun ehemmiyetli vazifesinin mükemmel programını yazmak ve küçücük karnında taamların en tatlısını koymak ve pişirmek ve süngücüğünde zîhayat azaları tahrip etmek ve öldürmek hasiyetinde bulunan zehiri o uzuvcuğuna ve cismine zarar vermeden yerleştirmek; nihayet dikkat ve ilim ile ve gayet hikmet ve irade ile ve tam bir intizam ve muvazene ile olduğundan şuursuz, intizamsız, mizansız olan tabiat ve tesadüf gibi şeyler elbette müdahale edemezler ve karışamazlar.
7. Şua 
Şua'lar Mecmuası 1 (Osmanlıca)
Risale-i Nur
Kimsen'in hayatında tesadüf diye bir şey yoktur
Kader ve irade-i cüziyye (seçme) vardır,
Ve bunlar insanda dengelidir,
Bazan irade-i cüziyye olur
Bazan kader
Yani başına gelen musibetler, güzellikler; karşılaştığın insanlar, hayvanlar tesadüf değildir... Boşuna demiyor büyükler " burası imtihan dünyası. "
Buradan pay biç insanoğlu!
İnsan düşündükçe, mütâlaa ettikçe, kâinatın hakikatlerine dair elde edilen bilgileri öğrendikçe, bu umumi tekâmülle aynı hisleri paylaşmaktan kendini alıkoyamaz ve işte o vakit, kendini bir tesadüf olarak telakki etmek gibi abes bir zandan kurtulup umumi tekâmülle bütünleşmek ister. Kendi hayatına bir yol çizer, bu sonsuz tekâmül içinde kendisinin de bir eserinin bulunmasını arzu eder, hayatının sürüklendiği daire içinde o da erişilmesi mümkün, ulvi bir maksat bulur ve artık hayatını, yolunu ve kararını bu ulvi maksadı takibe sarf eder.