Daha önce hiç intikam aldınız mı? Sizi üzen veya canınızı yakan bir insanı, aynı şekilde üzmek veya canını yakmak istediniz mi? Eminim ki, intikam alma fırsatını elde edememiş olsanız bile kesinlikle intikam almak istemişsinizdir. Çünkü intikam çok güçlü bir duygudur ve içerisinde ihanete uğramışlık hissini barındırır. Pek tabii hiç kimse de
Körburun - Hikmet Hükümenoğlu
Istanbul'un hayali 10. adası olan Körburun'u anlatan, 1960-90 yılları arasındaki üç neslin hikayedir bu kitap. Yazar, başlangıçta 9-10 hikaye ile başladığı bu eserde hikayeler birbiri arasına girince kitabını romana dönüştürmüş, haliyle ana karakter yok, karakterler var. Zaman ve mekan hayali olduğu kadar,
Kitabın yarısı teknede geçti, ne oldu ne olacak hadi derken hiz trenine bindik. Polisiyeden sonra hükümet adına çalışan Max ile de tanıştık. Okuduğum son birkaç kitabı oldukça sıkıcıydı. Kitaplarına yeni bir soluk getirmek adına değişik karakterler yaratmaya çalışmış. Keşke yazdığı standart romanların dışına çıkmaya çalışmasa.
Cesur Yeni Dünya, okurlarına 'kusursuz bir geleceği' sunarken izlerini devam ettirmekten çekinmeyen geçmişin, vahşi fakat gerçek yanlarını gözler önüne seriyor.
Geçmiş'in ateşinde yanmaktan çekinmeyen ve yangını ruhlarına bastıran Malpais Adası yerlileri ile geleceğe, istikrara ulaşmak için kor halini almış Cesur Yeni Dünya
Hayatın getirdiği kötü tesadüfler sonucu Doktor Moreau’nun Adasına düşen Edward Prendick’in dilinden okuyoruz tüm yaşananları. En başından itibaren bir tuhaflık olduğunu hisseder Prendick fakat gördüklerine bir anlam veremez. Bilim insanı olduğunu söyleyen iki insan ve bir grup hayvan dışında hiçbir şey olmayan bu adada yaşadığı olaylar sonucu neler olduğunu anlamaya başlar. Fakat dehşet verici olaylar sonucu kafasında iki soru belirir: Gördükleri bilimin bir mucizesi midir? Yoksa bir katliam mı? İnsan ve hayvan türünün birbirine girdiği bu bilim kurgu klasiğini şiddetle tavsiye ediyorum.
Kitabın yarısına kadar çok yavaş ilerledi. Tam yarım bırakacakken olaylar canlandı bu yüzden şans vereyim diyerek ilerledim ve bitirmek için çabaladım. Konusu çok daha güzel işlenebilecekken bu şekilde yazılmış olması beni hayal kırıklığına uğrattı. Lola’nın dengesiz hareketleri, yazarın sanki olayları unutuyormuşuz gibi sürekli en baştan anlatarak yeniden özet geçmesi beni soğutan noktalardı. Bu kitap farklılık olması için okuduklarım arasında yerini aldı.
Londra’dan, Yunan Adası Aegos’a uzanan bir rota.6 kadın.4 gün sürecek bekârlığa veda partisi.Lexi müstakbel gelin, Bella partinin planlayıcısı ve baş nedime, Robyn gelinin diğer en yakın arkadaşı, Fen, Bella’nın sevgilisi, Ana, gelinin yogadan arkadaşı ve son olarak Eleanor damadın kardeşi olarak bir araya geldiler.Fen’in teyzesine ait olan bu ev, mükemmel Ege denizinin maviliğiyle kuşanan, sarp kayalıkların yamacında, izole, telefon çekmeyen, yakınlarda komşu olmayan ve yol geçmeyen bir yer.
“Bekârlığa veda haftasonunda yaşananlar burada kalır.”
Evin konumuna istinaden 6 farklı huy ve karakterdeki kadın bir araya gelince haliyle durumlar sakinlikten kaosa sürüklenebilme tehdidiyle karşı karşıya.Hele ki her bir kadın kendine ait büyük sırlarla bezenmişse, yalanlar söylenmeye başlanmışsa, kıskançlıklar gırla gidiyorsa ve tüm bunların üstüne bir de sarp kayalıklara biri düşecekse.
Kafa dağıtan bir kitap.Orta şekerli diyebiliriz, bazı tesadüfler biraz öh dedirtti.Kadın kadının hem kurdu hem yurdu olabiliyormuş, kanıtı da bu 6 kadın.
İlk başlarda biraz sıkıcı olsa da sonlara doğru güzelleşen bir kitap olmakla beraber daha önce okumuş olduğum Rachel Gibson kitaplarına göre biraz vasattı demeden geçemeyeceğim. Romantik macera karışımı konusuyla yine de okuyucuyu sıkmadan kendini okutabilmesi yazarın anlatım dilinin ve çevirinin iyi yapılması kitabı bir çırpıda okuyabilmenizi sağlıyor. Tabi ki Rachel Gibson tarzını herkes sevmek veya beğenmek zorunda değil. Ama ben beğeniyorum :)
Romantik, çok azıcıkta olsa gerilim barındıran bir kitaptı. Yazım dili sade ve konusu da oldukça akıcıydı. Okurken insanı yormuyor.
Ben severek okudum. Tavsiye ederim.
