NeverMore

“Kur’an (dedi) tanrının niteliklerinden biridir, tıpkı O’nun dillerde gezen takvası gibi; bir kitaba geçirilmiş, dile getirilmiş, yürekte anılmıştır, o dil, o harfler, o yazı insan elinden çıkmadır ama Kur’an ele-geçmezdir ve öncesiz-sonrasızdır.”
İletişimKitabı okudu
Reklam
“ Uzun uzun daldıktan sonra Tanrı’nın bütün gizlerin anahtarını elinde tuttuğunu, yeryüzünde O’nun Kitabına geçmemiş bir tek bahar ve güz ürünü bulunmadığını söyledi. Bu sözcükler Kur’an’ın birinci bölümünde yer almaktadır; çevreden bir hoşnutluk mırıltısı yükseldi.”
İletişimKitabı okudu
“Ebülkasım, Sin (Çin) imparatorluğunun kapılarına vardığını söylerdi; hasımlarıysa, kin duygusundan kaynaklanan o anlaşılmaz us yürütüş biçimiyle onun Çin’e adım atmadığına ama o ülkenin topraklarında Allah’ın adına kara çaldığına yemin ederlerdi. Toplantı uzun sürecekti belli; Averroes, Tahafut’u yazmaya başladı kaldığı yerden. O akşamın alacakaranlığına kadar çalıştı.”
İletişimKitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
“Averroes, kalemi bıraktı. Kendi kendine (dediklerine fazlaca bel bağlamadan) aradığımızın çoğu kere yanıbaşımızda olduğunu söyledi, Tahafut yazmasını kapadı, kör İbni Sina’nın, İranlı hattatların elinden çıkma Mohkam ciltlerinin dizili durduğu rafa yürüdü. Onlara daha önce başvurmadığını düşünmek, düpedüz kendini aldatmak demekti ya yine de sayfaları tembel tembel karıştırma keyfini engelleyemedi.”
İletişimKitabı okudu
“Kalemi sayfada ilerliyordu, savlar sarmaşıp çürütülmezleşiyordu, gelgelelim ufak bir kaygı Averroes’in neşesini karartıyordu. Esin ürünü bir yapıt sayılan Tahafut değildi bu kaygının nedeni, kendisini insanların gözünde aklayacak anıt-yapıtına, Aristoteles yorumuna ilişkin dilbilimsel bir sorundu. Felsefenin pınarbaşı denilecek o Yunanlı, insanlara bilinebilecek her şeyi öğretmek üzere bağışlanmıştı; Averroes’in zorlu çabası da onu, ulemanın Kur’an’ı yorumlayışı gibi yorumlamaktı.”
İletişimKitabı okudu
Reklam
“Usul bir güvenle sağdan sola doğru yazıyordu; tasımlar biçimlendirme, kocaman paragrafları birbirine bağlama çabası, çevresindeki loş, derin evi bir esenlik durumu gibi algılamaktan alıkoymuyordu onu.”
İletişimKitabı okudu
“Ötekinin yaşamı, ötekinin ulusu nedir onun gözünde, kendisi artık hiç kimseyse. İşte bu yüzden formülü dile getirmiyorum, bu yüzden, burada karanlıkta yatarak günlerin unutuşa gömmesine bırakıyorum kendimi.”
İletişimKitabı okudu
“Kaplanların derisine işlenen giz benimle öle! Evreni görmüş, evrenin ateşli tasarılarını gözlemiş olan, tek kişiyle, o kişinin bahtı ya da bahtsızlıklarıyla sınırlı kalarak düşünemez ki, kendisi özbeöz o olsa da. O adam bir zamanlar kendisiydi, ama artık umurunda bile değil.”
İletişimKitabı okudu
“Ey anlayışın mutluluğu, imgelemi ve duygulanmayı aşan mutluluk. Evreni gördüm, evrenin çok özel tasarılarını gördüm. İngiliz Kilisesi Kitabı’nda anlatılan kaynağı gördüm. Sulardan yükselen dağları gördüm, ilk orman adamlarını, onlardan yüz çeviren sarnıçları, onların yüzlerini paralayan köpekleri gördüm.”
İletişimKitabı okudu
“Ey anlayışın mutluluğu, imgelemi ve duygulanmayı aşan mutluluk. Evreni gördüm, evrenin çok özel tasarılarını gördüm. İngiliz Kilisesi Kitabı’nda anlatılan kaynağı gördüm. Sulardan yükselen dağları gördüm, ilk orman adamlarını, onlardan yüz çeviren sarnıçları, onların yüzlerini paralayan köpekleri gördüm.”
İletişimKitabı okudu
Reklam
“Gelecek, şimdi, geçmiş ne varsa, içiçe biçim veriyorlardı ona, ben o toplam dokunun ipliklerinden biriydim, işkencecim Pedro de Alvarado da bir başkasıydı. Nedenlerle sonuçlar apaçık ortadaydı işte, hepsine akıl erdirebilmek için o Çark’ı görmem yetmişti, sonu olmayanı.”
İletişimKitabı okudu
“Düşlerin labirentinden, sılaya dönercesine acımasız zindanıma döndüm. Onun ıslaklığını kutsadım, kaplanını kutsadım, o ışık sızıntısını kutsadım, kendi ihtiyar, acılı bedenimi kutsadım, karanlığı ve taşı kutsadım.”
İletişimKitabı okudu
“Yitmiştim sanki. Kumlar dolmuştu ağzıma, yine de haykırdım: Düşlerin bir kum taneciği öldüremez beni, ne de düşler vardır düşler içre. Bir ışık yalazında uyandım. Tepedeki karanlıkta bir ışık halkası büyüyordu. Gardiyanın yüzünü, ellerini gördüm, oluklu çarkı, halatı, et parçalarını, su testilerini.”
İletişimKitabı okudu
“Uyanmanın yararı yoktu; sayısız kum taneleri boğuyordu beni. Biri dedi ki: Sen uyanıklığa değil, önceki bir düşe uyanmışsın. O düş, bir başka düşle sarmallıdır, o da bir başkasıyla ve bu böyle sonsuza kadar gider, sonsuz da kum tanelerinin sayısıdır. Geriye dönerken izlemen gereken yolun sonu yoktur ve sen bir daha gerçekten uyanmadan öleceksin.”
İletişimKitabı okudu
“Bir gün ya da bir gece -benim günlerimle gecelerim arasında ne ayrım olabilir ki?- zindanın zemininde bir kum tanesi gördüm düşümde. Önemsemedim, yine uyudum, düşümde uyandığımda, zeminde iki kum tanesi vardı.”
İletişimKitabı okudu
2,542 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.