Birûnî(ö.453/1061), tasavvuf kelimesinin kökenine ilişkin bir tartışmasında bu kelimenin Yunancada hikmet anlamına gelen ‘sofia’ kelimesinden geldiğini, zira İslam ümmetinin varlık hakkında konuşan filozoflarının, sûfiler olduğunu söyler. (…) Değerlendirmenin önemli yanı, sûfîlerin tefekkürünün merkezî kavramına işaret ediyor olmasıdır. (…) Bu bakımdan mutasavvıfların eserlerinde insanın hâllerine ilişkin tahlillerin aynı zamanda Allah’ın sıfatlarına ve Allah-âlem ilişkisine dair tahliller olduğu görülür. Onlar için temel sorun, hangi insânî durumun Allah hakkında ne türden bir bilgiyi doğuracağıdır. (…) Allah hakkındaki bilgi, genel olarak insanın değil, ‘kulluk’ yapan insanın kendisi hakkındaki idrakinden türetilir. Haşyet, teslimiyet, sadâkat, üns, heybet, rıza gibi insanî durumlar, Allah’ın kendi mahremini kula açmasının anahtarı hâline getirilmiştir. (…) Kul âcizliğini idrak ettiğinde Allah’ın kudretini;fakirliğini veya muhtaçlığını idrak ettiğinde Allah’ın müstağniliğini kavrar. (…) Sûfîler Hakk’a ilişkin marifete ulaştıran bütün hâller ile lütfedilen marifetin ortaya çıkardığı hâlleri dakik bir şekilde ayrıştırmıştır. (…) Bu bağlamda kulluk, insan hayatının türlü cihetlerinde muhtaçlığın muhtelif tezahürlerini yaşamak ve idrak etmek anlamına gelir. (…) Dolayısıyla kulluğun vesîle olduğu marifet, gerçekte tek bir varlığın idrakine ulaşmak ve görünürdeki çokluğun aslında fiillerin çokluğu olduğunu kavramaktır. Sülûkun nihayetinin, birlik idrakine ulaşmaktan ibaret görülmesinin nedeni de budur.
Dünya hayatına bu şekilde yaklaşmak, Müslümanca yaşamak ve düşünmenin gereğidir. Müslümanca dü­şünen bir insan, herhangi bir durum oluşurken üç ayrı safhada, üç ayrı tavrı gösterir. Önce, yapılması gereken konuda takatinin sonuna kadar ceht, gayret ve her türlü sebebi yerine getirir. Olayın meydana gelişi sırasında, korku ve telaşa kapılmadan Allah'a teslimiyet ve tevek­kül gösterir. Sonunda ise takdire rıza gösterir ve ortaya çıkan neticenin hakkımızdaki en hayırlı durum olduğu­nu kabul eder.
Reklam
Yaşlı bir adam bana uykumda sordu: - ‘Hangi şey kulu Allah Azze ve Celle’ye yakınlaştırır?’ - Dedim ki: 'Bunun başı ve sonu vardır. Başlangıcı; verâ’, sonu; rızâ, teslimiyet ve tevekküldür.’
Yapılması gereken bir işte; •Tâkatin sonuna kadar cehd, gayret ve her esbâba tevessül. •Olayın meydana gelişi sırasında, korku ve telaşa kapılmadan Allah’a teslimiyet ve tevekkül. •Sonunda ise; takdire rıza ve ortaya çıkan neticenin hakkımızdaki en hayırlı durum olduğunu kabul etmenin gerekliliği.
Kulu Allah Teâla'ya En Çok Yaklaştıran Şey:
• Vera • Rıza • Teslimiyet • Tevekkül
Vera: günahtan hassasiyetle kaçma ve korkma,haramlar bir tarafa,şüpheli olan şeylerden,mâlâyânî ve boş şeylerden uzak kalma.Kitabı okudu
4. "Mü'minler Allah'a güvenip dayansınlar!" İbrahim süresi (14), 11 .. Tevekkül Allah'a yönelik olursa, bir anlam ifade eder. Aksi halde o, sadece aldanmak demek olur. İslâm dışında kalmış olan insanlar değişik varlıklara bel bağlayabilirler. Ama mü'minler sadece Allah'a bel bağlamalıdırlar. Onlara bu yakışır. 5. "Bir işe
Sayfa 335 - Erkam Yayınları, 1. Cilt
Reklam
358 öğeden 321 ile 330 arasındakiler gösteriliyor.