Ferda senin; senin bu teceddüd, bu inkılâb...
Herşey senin değil mi ki zâten?.. Sen, ey şebâb,
ey şehre-i behîc-i ümîd, işte mağkesin
karşısında: Bir semâ-yi seher, saf o bîsehâb,
ağûş-i lerzedârı açık, bekliyor... Şitâb!
Ey fecr-i handezâd-ı hayât, işte herkesin
enzârı sende; sen ki hayâtın ümidisin,
alnında bir sitâre-i nev, yok, bir âfitâb,
âfâka doğ, önünde şu mâzî-i pürmihen
sönsün müebbeden.