Çeşm-i im'anımla kıldım Risale-i Nur'a nazar
Yoktur imkân yaza mislin efrad-ı beşer.
Bu ne elfaz, bu ne mana, bu ne üslûb-u hasen,
Okudukça münceli olmakta daim bir hüsün.
Bârekellah ey mukaddes Nur-u Hüda,
Sendedir envâr-ı tevfik-i İlahî ruşenâ...
İÇİNDEKİLER
EL-VAHiD, EL-EHED
Genel Bilgiler
El-Vâhid ve El-Ehed İsimlerinin Anlamı
Bu İki İsmin Tecellileri, Bize Yüklediği Sorumluluklar ve
Bu İsimlerle Ahlaklanmak
l, Allah Vahdaniyet Sahihidir, Tektir
2. El-Vâhid ve El-Ehed, Zatında ve Sıfatlarında Benzersizdir
a. Teşbih
b. inkâr, Tahrif, Tevil ilhad
3. Müşriklerin, Allahtn El-Vâhid ve El-Ehed
Hurûfîliğe bir mezhep diyemiyoruz; bu da, Nusayıîlik, Dürzîlik, Yezidîlik gibi esas inançlarında İslâmî hükümlerden tamamiyle ayrılmış, uydurma bir dindir. (…) Şihâbüddîn Fazlullah, 740 hicride, Esterâbâd’da doğmuştur (1339-1340). Soyunu, Hz. Muhammed’e ulaştıran bir şecere vardır. Bâtınî olduğu anlaşılan Şeyh Hasan adlı birisine intisap etmiş,
Yazının bir kısmına katılıp duâgu olmakla birlikte,
şükür, bazen yükün kalkması, yorgunluğun bitmesi, ferahlık hâlinin kıymetinin zâhir olmasıyla da hasıl olabilir.
Yani, sebep ve müsebbeb arasında her zaman zahirde güzel insanlar yahut eşyalar, hâdiseler olmayabilir. Ama yine de şükür çıkar insan fabrikasından.
Bazen yükü sırtlanmak lazımdır. Bazen yorulmak, bazen bunalmak... Rahmetin Sahibi'nin rahmeti ne suretle göndereceğini bilemeyiz belki, lâkin O'ndan gelenin rahmet, hayır olduğunu biliyoruz, elhamdülillah.
(Hâşiye: Bu duayı etmeyelim, demiyorum. Duayı ederken ne dediğimize hasr-ı nazar etmeli ve hadiseleri tecrübe ederken de zahirdeki suretlere aldanmamalıyız, diyorum. Tevfik-i İlahi refikimiz ola; zira insan, aldanır.)
Tasavvuf, ibadetler üzerinde yoğunlaşarak yüz yıllar boyunca insanları bu sırra mazhar etmeye çalışmış ve sayısız evliyâ yetiştirmiştir. Risâle-i Nur ise, tasavvuf faaliyeti yapmadan, bu zamanın ihtiyaçlarına uygun olarak, nafile ibadetler değil, ilim üzerinde durarak insanları hakikate ulaştırmaktadır. Üstad şöyle der:
" İ'lem Eyyühel-Aziz!
Tevfik-i İlahî refiki olan adam, tarîkat berzahına girmeden zahirden hakikate geçebilir.
Evet Kur'andan, hakikat-i tarîkatı -tarîkatsız- feyiz suretiyle gördüm ve bir parça aldım.
Ve keza maksud-u bizzât olan ilimlere ulûm-u âliyeyi okumaksızın îsal edici bir yol buldum. Seriü's-seyr olan bu zamanın evlâdına, kısa ve selâmet bir tarîkı ihsan etmek, rahmet-i hâkimenin şânındandır."
Mesnevi-i Nuriye - 212