Fuzuli der ki:
Ol sebebden farisi lafz ile çohdur nazm kim Nazm-ı nazük Türk lafzıyle iğen düşvar olur Mende tevfik olsa bu düşvarı asan eylerem Nev-bahar olgaç dikenden berg-i gül ızhar olur "Fars diliyle, Türkçeden daha çok şiir söylenmiştir. Bunun sebebi Türk diliyle ince şiir söylemenin çok güç olmasıdır. Fakat Allah yardım ederse ben bu güçlüğü yener, kolaylaştırırım. İlkbahar geldiği zaman, nasıl, di­kenden gül yaprağı belirirse ben de diken gibi sert sanı­lan Türkçe ile gül yaprağı gibi ince şiirler söyleyeceğim."
Gazeteci Tevfik Yener'in gözünden istiklal caddesi
Bazıları çarıklarını atıyor, yerine biri kahverengi diğeri siyah yeni ayakkabıyı giyiyordu. Rengi tutması da olur, numara tutsun ayağa oysun yeter. O dededen toruna kalan bin yamalı pantolonların altındaki lüks İngiliz veya İtalyan ayakkabıları pek hoş duruyordu
Sayfa 53 - Yağmacılar kendi delik ayakkabılarını atıp çaldıklarını giymişlerKitabı okudu
Reklam
Eğer bir yerde kitapları yakıyorlarsa, orada eninde sonunda insanları da yakacaklardır.
Sayfa 31
"Hayatımızı vermekle kurtulmaz. Amacımız kafayı kullanıp vatanı vermemek olmalı Cafer! Ezilmemek için güçlenmeliyiz kardeşim. Batı ile başa çıkacak kadar gelişmemiz içten engelleniyor. İç çekişmeler, din istismarcısı yobaz ulema, vükela, Batı işbirlikçileri bizi eritiyor. Oysa kucaklaşıp kitlenmeliyiz. Vatanı yeniden cennet bahçesine çevirmek için lalemize musallat olan parazitleri temizlemeliyiz. Savaşımız sadece dış düşmana karşı değil, öncellikle ülkeyi içten yiyen hainlere karşı olmalı. Onların kökünü kurutana kadar öfkemiz dinmemeli."
Sayfa 225Kitabı okudu
"Acımaz ki kılıcın kesiği yurduna sunarken canını, dağlayan şudur yüreği; nankörlük kurutur kanını."
Sayfa 171Kitabı okudu
Rabbimizin razı olduklarına benzemek, Rabbimizin rızasını tahsil için mühim bir adımdır. Gayret bizden; tevfik Cenab-ı Hakk'tandır.
Sayfa 8 - Akit YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Acımaz ki kılıcın kesiği yurduna sunarken canını , dağlayan şudur yüreği; nankörlük kurutur kanını.
Sayfa 171Kitabı okudu
Faşizm
Dar anlamıyla faşizm İtalya ve Almanya'da 1919-1945 yılları arasında görülen rejimlere verilen addır. Geniş anlamıyla ise Marxçılık dışındaki tüm zorbalıkları kapsar.
Savaş emri alan Alman orduları büyük bir hızla Polonya üzerine atıldılar. Ne zamandır bekledikleri savaşın geldiğini gören askerler ise son derece sevincliydiler Polonya ile Almanya arasındaki sınırı kaldırırken neşe içinde gülüyorlardi.
Sayfa 161Kitabı okudu
Gömülenin bir daha görülemeyeceği gerçeğinin tabut mezara iner­ken ancak fark edilmesi...
Reklam
Eğer bir yerde kitapları yakıyorlarsa orada eninde sonunda insanları da yakacaklardır.
Mağaradaki iskelet hikâyesini biliyor musun Tobias? Hımmm bilmiyorsun demek. Anla- tayım: Mağarada bir iskelet bulunur. Kimliği bilinmez. Amerikan polisi uzmanlarıyla gelir, üç gün uğraşır iskeletin kimliğini çözemez. İngiliz polisi gelir, Alman polisi gelir günlerce uğraşırlar iskeletin kim olduğunu anlayamazlar. En son Türk polis ekibi gelir, mağaraya girer. Uzun süre çıkmazlar. Yiyecek içecek isterler o kadar... Aradan 6 ay geçer, herkes meraktadır. Yedinci ayda mağaradan çıkarlar. Türk polis şefi açıklama yapar, der ki: ‘İskelet ifade vermemekte direndi. 6 ay uğraştık ama sonunda iskeleti de konuşturduk.’”
Aklımıza o zaman Heinrich Heine’m 1821’de söylediği söz geliyordu: ‘Eğer bir yerde kitapları yakıyorlarsa, orada eninde sonunda insanları da yakacaklardır.’
"Hayal ile gerçek arasında kalan Mehmet Ali'nin içinde bulunduğu mutsuz grilik huzurlu bir mavilikle yer değiştirdi,sonra mutluluğun gül pembesi geldi mavinin yanına.Bir ebru ki maviler pembeler ortasında kızıl bir gül Hatice ve iki karanfil evlatları Selim ile Şadiye.İki yavrusunu kucaklamış bir adam ve bir kadın sessiz bakışıyorlar."
Sayfa 229Kitabı okudu
24 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.