Batıniliği kuranlar, Meymun bin Deydan ve oğlu Abdullah isimli iki İranlıdır. Hicri İkinci Asrın ikinci yarısında, Fars medeniyetini yutan İslâma ve onun bayraktarı Arab'a duydukları hınçla harekete geçmişler, gizli cemiyet kurmuşlar ve İslâmı yıkma metodu olarak «Bâtıniyye» ismi altında Kur'ân ve Hadisleri keyflerine göre te'vil ve tefsir ederek her şeyi güya iç hakikate, bâtına bağlamak yolunu tutmuşlardır.
Milliyetlerini gizlediler, kendilerini Peygamber soyundan gösterdiler, «Beyt Ehli»ne edilen zulmün edebiyatını köpürterek cahil halkı kazandılar ve o yoldan, Peygamber evlâtlarına kızanları hedef tutma bahanesiyle şeriate kızmayı denediler. Yedi imam -sonuncusu Cafer Es Sadık'ın oğlu İsmail'i tanıdılar ve böylece «İsmailiyye» koluna da zemin açtılar. «İsmail'in oğlu ölmedi veya öldü; bir gün yeni bir şeriatle meydana çıkacak veya dünya onun neslinden gelen imamlardan boş kalmayacak!» farkıyle bölündüler, her bölüm dallandı ve her dal şubelendi ve bu facia, kâh kurutulacak, kâh yeniden yeşerecek şekilde yürüdü, gitti.
ÇAĞDAŞ İNANÇ İLMİHALİ(M)
1. "Yetiş ey gavs, medet ey gavs!" gibi ifadelerle yakarışta bulunmak hiç hoş değildir. Sahabe döneminde böyle ifadeler görülmemiştir. Ancak "Allah'ım falanın hürmetine senden isterim" demek caizdir. (Zorunlu değil) yapacaksak dilimizi buna alıştırmalıyız. Bunun hadisten delilleri vardır.
2.
Dinin var olanları akılla değerlendirmeye ve onları akılla bilmek için çaba göstermeye çağırdığı, şanı yüce Allah'ın kitabının birçok ayetinde gayet açıktır. "Ey akıl sahipleri, ibret alın!" ( el-Haşr 59 /2) ayeti akli kıyası veya hem akli hem de dini[/fıkhi] kıyası birlikte kullanmanın zorunlu olduğuna dair bir nastır. "Göklerin ve yerin hükümranlığına ve Allah 'ın yarattığı her şeye bakmazlar mı?" (el-A'raf7/ 1 85) ayeti de bütün var olanlar üzerinde düşün meye teşvik eden bir nastır.
Ben sizin için iki kimseden korkarım: Birisi; Kur'an'ı te'vil edilmesi gereken [sahih olan] te'vilinin dışında te'vil eden, diğeri de yönetim uğruna kardeşiyle rekabet eden kimseden!"
Hz Ömer
Gerçek anlamda te'vil yapabileceklerin kanıtlamaya ehil kimseler olduğunu düşünen İbn Rüşd, bunların Al -i İmran 3/7'de atıfta bulunulan "ilimde derinleşenler" (er-ra s ihün fi 'l-ilm) olduğu kanaatindedir.