Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
YouTube kitap kanalımda Victor Hugo'nun Sefiller ve diğer kitaplarını nasıl daha bilinçli okuyabileceğinizi anlattım: ytbe.one/nYN27KVPeFY
Sefillik* temalı bu inceleme bana 13 gün boyunca arkadaşlık etmiş 1724 sayfalık dünyanın en uzun sefalet destanının sadece birkaç sayfalık özüdür. Elek hayat, elekten geçemeyen taşlar ise sefil
Ne uzun bir zaman dilimidir insan ömründe bir anlık mutluluk.
'Beyaz geceler' derin bir yalnızlıkla pençeleşmemiş insanların anlayamayacağı kadar hüzün dolu...
Yalnızlık, aşk, sonra yine bol bol yalnızlık üzerine
kaliteli bir hikaye.
Bölümlere 4 gece diye ayrılsa da toplamda 6 gecelik bir zaman diliminde geçmekte ve sabahleyinde son bulmaktadır.
Beyaz geceler ismi de malum hepiniz biliyorsunuz;
Hikâyesine şahit olduğum birine, o hikâyeyi artık bilmiyormuş gibi davranamam.Bana bu daha doğru, daha haysiyetli bir tavırmış gibi geliyor. Daha samimi geliyor. Öyle bir sözcük ki kendini dünyaya dair sorumlu hissetmeyi de, feda duygusunu da, bütün bunları kuşatan hafızayı da içeriyor.Dil bu hafızadan beslenir.Biz farkında olmadan bir şeyler sürekli birikir. Bilmeyiz ama belki hissederiz.Birikenler de bir bakıma diğer dillere çevrilemeyen söz konusu sözcüklerde tezahür eder.
YouTube kitap kanalımda Hakan Günday'ın bütün kitapları ve kitaplarını okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz:
ytbe.one/uqCotb6in_0
Nere kaçarsan kaç felek bulur kaçanı
Kitlidir ambarlar sanki insan kapanı.
Peyk
Hakan Günday'ın kitaplarında önsöz bulunmaz, çünkü hayatın da bir ön sözü yoktur.
SFUMATO
Rönesans resmindeki