Jinx

Jinx
@thescutoid
Not defteri yerine burayı kullanıyorum
Meczuplar
Delilik tek bir noktada toplanmış olarak, akıl bozuklugunun tümüdür; suçlu gündüz ve masum gece.
Sayfa 249 - İmge Kitabevi
Reklam
Meczuplar
Eğer delilik kapatma dünyasında örnek oluşturuyorsa, eğer akıl bozukluğunun diğer bütün işaretlerinin sesleri kısılırken delilik teşhir ediliyorsa, bunun nedeni deliliğin rezaletin bütün gücünü taşıyor olmasıdır.
Sayfa 249 - İmge Kitabevi
Meczuplar
Klasisizme göre delilik en uç biçimleri itibariyle, başka hiçbir atıf veya başvuru olmaksızın, insanın kendi hayvanlığıyla dolaysız temasıdır.
Sayfa 235 - İmge Kitabevi

Reader Follow Recommendations

See All
Meczuplar
Delilik bakılacak bir şey haline gelmiştir: artık insanın kendinin derinliklerindeki bir canavar değil de, tuhaf mekanizmaları ilan hayvan, insanın çoktan çıktığı bir hayvanlık haline gelmiştir.
Sayfa 231 - İmge Kitabevi
Meczuplar
İşte delilik tımarhanelerin sessizliğinin üzerinde gösteri haline getirilmiştir ve herkesin keyif alması için, kamusal rezalet olmuştur. Akıl bozukluğu kapatma evlerinin gizliliği içinde saklanmaktaydı; fakat delilik dünya tiyatrosunda mevcut olmaya devam etmektedir.
Sayfa 230 - İmge Kitabevi
Reklam
Meczuplar
Tıpkı Saint-Germain fuarındaki hayvan terbiyecisinin maymunları göstermesine gidildiği gibi, gardiyanın delileri teşhir etmesine gidilmektedir.
Sayfa 229 - İmge Kitabevi
Meczuplar
Kapatma uygulaması bir bakıma, başarıya ulaşan bir şeytan kovma ayini olarak gözükmektedir.
Sayfa 221 - İmge Kitabevi
Meczuplar
Delilik ile suç birbirlerini dışlamaktadırlar; ama belirsiz bir kavram içinde birbirilerine karışmış da değillerdir; hapishane ve hastane tarafından koşulların gereklerine göre gerektiği kadar mantıklı bir şekilde ele alınacak olan bir bilincin içinde birbirilerini gerektirmektedirler.
Sayfa 216 - İmge Kitabevi
Meczuplar
Bergadé meczuptur, ama bunun nedeni aklını kullanma yeteneğini kaybetmiş olması değil de, bir kilise adamı olarak tefecilik yapması, hiçbir yardımseverliğinin olmaması ve hiçbir pişmanlık duymamasıdır; çünkü kendine özgü ahlâkî düzenin kıyısına gelmiştir. Bu yargıda kendini ele veren şey, sonunda hastalığın varlığına karar verilmesine yardımcı olacak bir unsur taşıması veya deliliği ahlaki olarak mahkum etme eğiliminde olması değil de; Klasik Çağı anlamamız konusunda esaslı bir yeri olan şu olgudur: delilik Klasik Çağda ancak ahlaki biçimi içinde fark edilebilir niteliktedir.
Sayfa 215 - İmge Kitabevi
Parmenides
Modern zamana kadar sonraki felsefe Parmenides'ten çok şiddetli bir paradoks olan her türlü değişimin olanaksızlığını değil, tözün yok edilemezliğini alıp kabul etti. "Töz" sözcüğü, ondan hemen sonrakilerde yoktur; ama kavram, spekülasyonlarında zaten vardır. Bir tözün, değişken yüklemlerin daimi öznesi olması beklendi.
Sayfa 113 - Alfa
Reklam
Herakleitos
"Herkes için aynı olan bu dünyayı, hiçbir tanrı ya da insan meydana getirmedi; o belli ölçülere göre yanan ve belli ölçülere göre sönen geçmişte, şimdi ve gelecekte hep-yaşayan bir Ateştir."
Sayfa 98 - Alfa
Herakleitos
Bu bölümde ele alacağımız Herakleitos ile Pythagoras arasında, daha az önemli bir filozof vardır: Ksenophanes. Yaşadığı tarih belli değildir ve esas olarak onun Pythagoras'a ve Herakleitos'un ona yaptığı göndermelere göre belirlenmektedir. İonya doğumluydu, ama ömrünün çoğunu Güney İtalya'da geçirdi. Bütün şeylerin toprak ve sudan
Sayfa 93 - Alfa
Pythagoras
Platonculuk olarak görünen şey çözümlendiğinde özünde Pythagorasçılık olduğu görülür. Duyulara değil zihne açılan öncesiz sonrasız bir dünya kavrayışı ondan türemiştir. O olmasaydı Hristiyanlar İsa'yı Söz olarak düşünmezdi; o olmasaydı teologlar Tanrı'nın ve ölümsüzlüğün mantıksal kanıtlarını aramazdı, ama bütün bunlar onda henüz örtüktür.
Sayfa 88 - Alfa
Öte yandan Salvatore'nin diline dil diyemiyordum; çünkü her insan dilinde kurallar vardır ve her terim, değişmez bir kurala göre ad placitum (üstünde anlaşmaya varılmış) bir anlam taşır, çünkü insan köpeğe bir kez köpek, bir başka kez kedi diyemez; insanların oybirliğiyle belirli bir anlam veremedikleri sesler de çıkaramaz; tıpkı "blitri" sözcüğünü söyleyen birinin başına geleceği gibi. Bütün bunlara karşın, iyi kötü, Salvatore'nin ne demek istediğini anlıyordum; başkaları da anlıyorlardı. Onun bir değil, birçok dili konuştuğun, hiçbirini de doğru konuşmayıp sözcüklerini kimi zaman bir, kimi zaman bir başka dilden aldığının kanıtıydı bu. Sonradan, bir şeyi bazen Latince, bazen Provence lehçesiyle adlandırdığını da anladım ve onun kendi cümlelerini kendisi kurmaktan çok, duruma ve söylemek istediği şeye göre, geçmişte işitmiş olduğu kopuk cümle parçalarını kullandığının bilincine vardım; örneğin, bir yiyecekten, ancak o yiyeceği kendileriyle birlikte yemiş olduğu insanların sözcükleriyle anlatabilirmiş, sevincini ancak aynı sevinci paylaştığı insanların o gün söyledikleri cümlelerle dile getirebilirmiş gibi. Dili de, tıpkı başkalarının yüzlerinden alınan parçalardan oluşmuş yüzü ya da kimi zaman kutsal nesnelerin artıklarından doğmuş kalıntılar gibiydi.
Sayfa 83 - Can Yayınları
106 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.