Yağ ile suyu karıştırır gibi, ortak idrak zemininde Aristo'nun varlıkla ilgili öğretilerini neoplaconcuların daha ezoterik ve mistik nosyonları ile birleştirmişti.
Ölümünden iki asır sonra Thomas Aquinas kendi öğretilerini meşrulaştırmak için İbn-i Sina'nın eserlerine sarılmıştı. Bu sayede Katolik Kilisesi'nin kendisine ihsan ettiği "Doktor Angelicus" unvanını kazanmıştı.
Bugün birçok Müslüman ilahiyatçı İbn-i Sina'dan, Aristo ve Farabi'den sonra, "Muallim-i Salis" (Üçüncü Öğretmen) diye bahsetmektedir.
Türk Filozof Ebu Nasr Muhammed el-Farabi (870?-950?)
Farabi'nin fikir alanı büyün bilgiyi kucaklıyordu. Böylece "bütün ilimleri tasnif eden, sınırlarını belirleyen ve ilmin her bir dalını sağlam temeller üzerine inşa eden lslam alemindeki ilk isim" olmuştu.
Rasyonel sorgulamanın daha da ileri gittiği alanı muhafaza edip hatta genişletirken özellikle maneviyata ayrılmış bir alanı teşhis etmiş olması büyük bir başarıydı. Bu sebeple lslam aleminde kendisine "Muallim-i Sani" (İkinci Öğretmen, zira ilki Aristo idi) denilmişti.
Modern filozoflar ise Farabi'den ilk mantıkçı ve lslami neoplatonizmin kurucusu olarak söz etmektedirler.
Tanrıyla ilgili olarak Vacib'ül Vücud (ilk varlık, varlığı zorunlu olan) mefhumunu geliştiren Farabi, doğrudan ya da dolaylı olarak Thomas Aquinas, Dante ve hatta Kant ile orta çağda yaşamış Yahudi düşünür İbn-i Meymun üzerinde önemli bir tesir bırakmıştır.
Tüm dünyanın okuduğu Farabi hem Doğu'da hem de Batı'da orta çağ düşüncesinin prensiydi.
Gazali' nin akıl yerine vahye vurgu yaptığını ve mistik bir inançla Tanrı ile doğrudan tevhid olunması gerektiği çağrısında bulunduğunu görmüştü. Bunlar Hristiyanlıkla ve kendisinin ortaya koyduğu dindarlık anlayışıyla birebir örtüşmekteydi. İktisat konusunda bile Thomas Aquinas Gazali'den yararlanmıştı, zira Gazali tefecilik, sahtekarlık, fiyatlandırma ve özel mülkiyet konularıyla ilgili açıklamalar yapmaktaydı. '
Daha sonra birçok Avrupalı yazar da Gazali'den yararlanacaktı. Bunların arasında, Gazali' nin aklın yerine ilhamı koyan görüşlerini kendisine yakın bulan Fransız matematikçi ve Katolik düşünür Blaise Pascal (1623- 1662) ile Gazali'nin illiyet bağını reddediyor olmasını konu hakkındaki kendi düşünceleriyle benzer olduğunu düşünen İskoç iktisatçı David Hume (1711-1776) da vardı.
Katolik Kilisesinin çıkardığı en büyük teolog olan -ve merhametli bir adam olduğu anlatılan- Aziz Thomas Aquinas'ın Cennetin cazibesini artırmak için yaptığı ekleme dikkate değerdir. Cennetin balkonundan aşağıdaki cehennem azabının izlenebileceğini söyler: "Azizlerin mutluluğunu daha da artırmak için ... lanetlilerin nasıl cezalandırıldığını eksiksiz bir biçimde görebilmeleri sağlanır." Dolayısıyla cehennem lanetliler için azapken, kurtulanlar için mutluluktur.
ARİSTOTELES FİZİĞİ VE KOPERNİK, KEPLER, GALİLEO İLE DEĞİŞİM
Newton'dan önceki binlerce yıllık sürede, fizik alanında en büyük etkisi olan kişi Aristoteles olmuştur. Ona göre hareket, her şeyin kendi doğal alanına yönelme eğilimiyle açıklanır; bu yüzden ateş yukarı doğru hareket eder ve cisimler düşer.[29] O, değişimi, varlıklarda var olan potansiyelin gerçekleşmesi ile açıklar. Aristoteles'e göre 'gayesel nedeni' bilmek bilimin işidir, nedensellik gayeye göre açıklanır:
Tohum ağaç olmak için gelişir, yağmur bitkiler büyüsün diye yağar...[30] Aristoteles'in felsefe ve fizik anlayışı İslam dünyasında İslam teolojisiyle, Hıristiyan dünyada ise Hıristiyan teolojisiyle kaynaştı. Özellikle Hıristiyan dünyada Kilise'nin, bu felsefe ve fiziğin birçok yaklaşımını resmi görüş olarak ilan etmesi (bunda Thomas Aquinas'ın çalışmalarının önemli bir yeri vardır) Aristotelesçi birçok görüşü Hıristiyan teolojisinin bir bölümüne çevirdi.