Türk Filozof Ebu Nasr Muhammed el-Farabi (870?-950?)
Farabi'nin fikir alanı bü­yün bilgiyi kucaklıyordu. Böylece "bütün ilimleri tasnif eden, sınırları­nı belirleyen ve ilmin her bir dalını sağlam temeller üzerine inşa eden lslam alemindeki ilk isim" olmuştu. Rasyonel sorgulamanın daha da ileri gittiği alanı muhafaza edip hatta genişletirken özellikle maneviyata ayrılmış bir alanı teşhis etmiş olması büyük bir başarıydı. Bu sebeple lslam aleminde kendisine "Muallim-i Sani" (İkinci Öğretmen, zira ilki Aristo idi) denilmişti. Modern filozoflar ise Farabi'den ilk mantıkçı ve lslami neoplatonizmin kurucusu olarak söz etmektedirler. Tanrıyla il­gili olarak Vacib'ül Vücud (ilk varlık, varlığı zorunlu olan) mefhumunu geliştiren Farabi, doğrudan ya da dolaylı olarak Thomas Aquinas, Dan­te ve hatta Kant ile orta çağda yaşamış Yahudi düşünür İbn-i Meymun üzerinde önemli bir tesir bırakmıştır. Tüm dünyanın okuduğu Farabi hem Doğu'da hem de Batı'da orta çağ düşüncesinin prensiydi.
Sayfa 257 - Kronik KitapKitabı okudu
Katolik Kilisesinin çıkardığı en büyük teolog olan -ve mer­hametli bir adam olduğu anlatılan- Aziz Thomas Aquinas'ın Cennetin cazibesini artırmak için yaptı­ğı ekleme dikkate değerdir. Cennetin balkonundan aşağıdaki cehennem azabının izlenebileceğini söy­ler: "Azizlerin mutluluğunu daha da artırmak için ... lanetlilerin nasıl cezalandırıldığını eksiksiz bir biçimde görebilmeleri sağlanır." Dolayısıyla cehen­nem lanetliler için azapken, kurtulanlar için mut­luluktur.
Sayfa 209Kitabı okudu
Reklam
İbn-i Sina'nın felsefeye sunduğu katkılar da çok kıymetliydi.
Yağ ile suyu karıştırır gibi, ortak idrak zemininde Aristo'nun varlıkla ilgili öğretilerini neoplaconcuların daha ezoterik ve mistik nos­yonları ile birleştirmişti. Ölümünden iki asır sonra Thomas Aquinas kendi öğretilerini meşrulaştırmak için İbn-i Sina'nın eserlerine sarılmıştı. Bu sayede Katolik Kilisesi'nin kendisine ihsan ettiği "Doktor Angelicus" unvanını kazanmıştı. Bugün birçok Müslüman ilahiyatçı İbn-i Sina'dan, Aristo ve Farabi'den sonra, "Muallim-i Salis" (Üçüncü Öğretmen) diye bahsetmektedir.
Sayfa 348 - Kronik KitapKitabı okudu
Gazali'nin Batılı Düşünürlere olan etkisi
Gazali' nin akıl yerine vahye vurgu yaptığını ve mistik bir inançla Tanrı ile doğrudan tevhid olunması gerektiği çağrısında bulunduğunu görmüştü. Bun­lar Hristiyanlıkla ve kendisinin ortaya koyduğu dindarlık anlayışıyla birebir örtüşmekteydi. İktisat konusunda bile Thomas Aquinas Ga­zali'den yararlanmıştı, zira Gazali tefecilik, sahtekarlık, fiyatlandırma ve özel mülkiyet konularıyla ilgili açıklamalar yapmaktaydı. ' Daha sonra birçok Avrupalı yazar da Gazali'den yararlanacaktı. Bunların arasında, Gazali' nin aklın yerine ilhamı koyan görüşlerini kendisine yakın bulan Fransız matematikçi ve Katolik düşünür Blaise Pascal (1623- 1662) ile Gazali'nin illiyet bağını reddediyor olmasını konu hakkındaki kendi düşünceleriyle benzer olduğunu düşünen İskoç iktisatçı David Hume (1711-1776) da vardı.
Sayfa 541 - Kronik KitapKitabı okudu
ARİSTOTELES FİZİĞİ VE KOPERNİK, KEPLER, GALİLEO İLE DEĞİŞİM
Newton'dan önceki binlerce yıllık sürede, fizik alanında en büyük etkisi olan kişi Aristoteles olmuştur. Ona göre hareket, her şeyin kendi doğal alanına yönelme eğilimiyle açıklanır; bu yüzden ateş yukarı doğru hareket eder ve cisimler düşer.[29] O, değişimi, varlıklarda var olan potansiyelin gerçekleşmesi ile açıklar. Aristoteles'e göre 'gayesel nedeni' bilmek bilimin işidir, nedensellik gayeye göre açıklanır: Tohum ağaç olmak için gelişir, yağmur bitkiler büyüsün diye yağar...[30] Aristoteles'in felsefe ve fizik anlayışı İslam dünyasında İslam teolojisiyle, Hıristiyan dünyada ise Hıristiyan teolojisiyle kaynaştı. Özellikle Hıristiyan dünyada Kilise'nin, bu felsefe ve fiziğin birçok yaklaşımını resmi görüş olarak ilan etmesi (bunda Thomas Aquinas'ın çalışmalarının önemli bir yeri vardır) Aristotelesçi birçok görüşü Hıristiyan teolojisinin bir bölümüne çevirdi.
Thomas Aquinas'a göre "ebedi kanun (lex aeterna)", "tabiî kanun (lex naturalis)", "ilahî kanun (lex divina)" ve "beşerî kanun (lex humana)" olmak üzere dört çeşit kanun vardır. "Ebedi kanun (lex aeterna)", Allah tarafından konulan, kainat yaratılmadan önce de, kainat sona erdikten sonra da varlığını sürdürecek olan kanundur. Bu kanunun ne olduğunu ancak Allah bilebilir. İnsanlar bu kanunun kendisini anlayamazlar; ancak güneşi ışığından bilmek gibi, onun etki ve sonuçları yardımıyla kısmen bilebilirler. "Tabiî kanun (lex naturalis)", insanların akıl vasıtasıyla ebedî kanunun anlayabilecekleri kısmıdır. "İlahi kanun (lex divina)" Tanrı tarafından konulan kanundur. İnsanlar tarafından konulan "beşerî kanun (lex humana)"lar, hem tabiî kanuna, hem de ilahî kanuna uygun olmak zorundadır. Halkın ortak yararını amaçlamayan beşerî kanunlar, tabiî kanuna, hem de ilahî kanuna aykırıdır. Thomas'a göre beşerî kanunlar, ancak, "insanların ortak yararı (communem hominum salutem)"nı güttükleri ölçüde bağlayıcılık gücü kazanırlar, aksi durumda bağlayıcılıklarını kaybederler.
Reklam
404 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.