Basit insan denilenlerin kişiyi kurtaracağına inanmak en büyük yanılgıdır.
İnsan en bunalımlı zamanında onların yanına gider ve onlardan resmen kurtuluş dilenir, onlarsa kişiyi daha da derin bir umutsuzluğa itekler.
Biz insanları hep korumamız altına alırız, çünkü bu kadar hain olabileceklerine inanamayız ve asla da inanmak istemeyiz, ta ki gene, bizim inanmak istemediğimiz ölçüde hain oldukları deneyimini kazanıncaya kadar.
Bernhard bu eserinde yine ciddi konulara değinmiş. Aslında onda ben şahsen sürekli bir eleştiri havası seziyorum. Daha doğrusu sorgulayıcı bir eleştiri. Bir şeyi yapıyorsak bunu neden yapıyoruz ve neden yapalım ki? Yüzlerce yıldır doğru kabul edilip süregelmiş şeylere bile Bernhard okuduktan sonra en büyük kuşku ile bakar hale geliyorsunuz. Ama
Onu yazmalıyım, incelemeyi yazmalıyım diye düşünüyormuş sürekli, incelemeyi yazma, oturup incelemeyi yazma düşüncesi varlığını bütünüyle dolduruyormuş, artık incelemenin düşüncesi değil, yalnızca incelemeyi yazma düşüncesi, incelemeyi göz açıp kapayana dek yazma düşüncesi; fakat bu düşünceye saplandıkça incelemeyi yazması imkânsızlaşıyormuş. Işin zorluğu kafasında bir şey olması değilmiş, herkesin kafasında en muazzam şeyler olurmuş, hem de hayatlarının sonuna dek hiç aralıksız, en muazzam şeyler, işin zorluğu bu muazzam olanı kafadan çıkarıp kağıda dökmekmiş.