Onlar da kendilerine şu soruyu sorarlar: Acaba iyi dediğimiz şey hem ruhun hem de bedenin isteklerine mi yarayandır, yoksa yalnız ruhun isteklerine mi ? Erdem ve haz üzerine onlar da tartışırlar. Asıl konuştukları konu ise, insan mutluluğunun bir tek ya da birçok koşulunun ne olduğudur.
Ütopyalılara göre dinsel ilkelerin özeti şudur: “ Ruh ölümsüzdür, iyiliğimizi isteyen Tanrı onu mutlu olması için yaratmıştır. İyilik de kötülük de ölümden sonra karşılığını görür.
Kadınların okumalarını engellemek isteyen kişilerin savundukları gibi, eğer kadınlar akıl alanında verimsizse, onların tarlalarında ancak zararlı otlar bitiyorsa, o zaman kadınların eğitimiyle özenle ve sürekli uğraşıp, doğanın bu yanlışını düzeltmek gerekir bana kalırsa.
... eğer bir kadın hem bilgili hem de erdemliyse böyle bir kadını Troyalı Güzel Helena’dan daha değerli saydığını söyledikten sonra, kadınla erkeğin eşit olduğunu bir kez daha yineler: “Hasat zamanı gelince tohumu eken el, ha bir erkek eli olmuş, ha bir kadın eli..
Ortaçağ insanları gerçek mutluluğu ancak ölümden sonra öteki dünyada ararken, Utopia’da insanların bu dünyada, yeryüzünde nasıl mutlu olabilecekleri anlatılır.
Nasıl oluyorda,bir eşek kadar kafası işlemeyen vicdansız,ahlâksız,budala zenginin biri,sadece birkaç torba altını var diye,akıllı,dürüst bir sürü insanı buyruğu altında köle gibi kullanabiliyordu.
Ütopya'da öğretmenler, çocuklara yalnız bilgi vermekle kalmazlar; onlara doğru dürüst düşünmesini öğretirler her şeyden önce. Doğru ahlakın ancak doğru düşünceden doğabileceğini bildikleri için, tek amaçları, yalnız yöneticilerle bilimle uğraşanların değil, tüm yurttaşların gerçek anlamda aydın kafalı olmasıdır.