‘’İsa’nın usta sözcüleri sizin demin dediğiniz gibi yanlamasına bir yol tuttular, insanların kötü alışkanlıklarını Hristiyanlığa uydurmaktan kaçındıklarını görünce, İncil’i insanların kötü alışkanlıklarına göre eğip büktüler. Bu ustaca manevra nereye götürdü onları? İnsanların vicdan rahatlığıyla kötülük edebilmelerini sağlamış oldular.
Thomas More, Rönesans'tan ve Hümanizm'den yanaydı; Reformasyon'a, yani dinsel reforma karşı çıkışı ise, ölüm cezasına çarptırılmasına neden oldu.
Reklam
Hatta bu anılarda, Vespucci, Utopia'lılar gibi özel malı mülkü olmayan, ülkelerinde altın bulunduğu halde altına önem vermeyen, her şeyi ortaklaşa paylaşan, özgürlük içinde kralsız yaşayanlardan da söz eder. Ne var ki, bu adamlar, More'un Utopia'lıları gibi uygar değildirler.
Tüm bilim dalları, dinbilime değil, felsefeye bağlanıyordu artık. O güne dek nasıl düşüneceklerini, nasıl davranacaklarını Katolik Kilisesi'nden ezbere öğrenen insanlar, gözetim altında yaşamaktan kurtulunca, bilgiye ne denli susamış olduklarını anladılar. Kendi iç dünyalarını da, dış dünyayı da sonsuz bir merakla incelediler.
Oysa tüm Rönesans aydınları gibi insanın geleceğine umutla bakan Thomas More'a göre, insan yaradılışında hiçbir kötülük yoktu. Tam tersine, Tanrı'nın yarattığı ulu bir varlıktı insan ve aklını kullanarak, karşısına dikilen engelleri aşabilir, kusursuz toplumlar kurabilirdi günün birinde.
Böylece, ileride göreceğimiz gibi, Sekizinci Henry'yle Papa'nın arası açılınca, ulusal duyguları artık iyice gelişen, bağımsızlığı isteyen İngilizler'in çoğu, ülkelerinin Roma'dan kopmasını olumlu karşıladılar. More'a gelince, Hristiyanların ayrı mezheplere bölünmesini göze alamıyordu bir türlü. Ne pahasına olursa olsun, Hristiyan dünyasının Papa'nın egemenliği altında bütünlüğünü korumasını istiyordu.
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.