“O kadar yalnızdım ki,yeleğimin cebindeki saatin tik taklarını duyabiliyordum.
Doğanın tik takları gece ve gündüzdür.
“Tepeler ya da yemyeşil sık dallar için hiçbir şey ifade etmezsiniz, bir hiçsinizdir. Bir rolünüz, mevkiniz, hatta kişiliğiniz bile yoktur artık, yollardaki sivri taşları, hafifçe sürtünen uzun otları ve rüzgarın ferahlığını hisseden bir bedenden ibaretsinizdir. Yürürken dünyanın şimdisi de yoktur geleceği de, sadece sabah ve akşam döngüleri vardır.”
Reklam
Edison yaratıcılıktan uzak çırağını hayal kırıklığıyla dolu şu söz­ lerle cezalandırırken bir yandan da bir soruna salt mantıkla yak­ laşmanın sınırlarını belirledi; "Senin sorunun bu, sadece mantıklı şeyleri deniyorsun. Mantıklı şeyler asla işe yaramaz. Neyse ki ar­ tık daha fazla mantıklı şey düşünemeyecek hale geldin, o yüzden mantıksız şeyler düşünmeye başlamak zorundasın, işte böylece çözümü hemen bulacaksın:
Unutulmuş bir yer olurdu. Aramaz, duvar Örerdik. Gider gider ağlardık. Sondu. Yaşlanmış tık.
MS 48'de Çin' e bağlanan Güney Hun Devleti, ilk zamanlarında silik bir vaziyette idi. Çinliler daha çok Kuzey Hunları ile uğraştığı için arada kalmışlar ve Çinlilerle iş birliği yapmışlardı. Kuzeydeki devlet yıkılınca seslerini duyurmaya başladılar. Bazı güçsüz akınları Çin' e karşı düzenteseler de genelde onların baskısı altında yaşamak zorunda kaldılar. MS 303 yılına kadar varlığını bu şekilde sürdürebildiler. Bunun yanında bazı kuvvetli Hun boyları Kuzey Han, tık Chao, Son Chao, Kuzey Liang, Hsia gibi küçük Hun devletlerini kurarak MS 439 yılına kadar varlıklarını devam ettirdiler.
Gerçekten de her gün daha yaratıcı hâle gelen tık tuzaklarıyla ağzımız açık hâlde “uçak beklemeye” devam etmemizi sağlamaları için yine bu kişilere yüklü paralar ödenmektedir. Ve bu sürecin ne kadar farkında olursak olalım -yani tuzakların, üretildikleri hızda farkına varsak bile- yine de bunların teşviklerine ve ayartılarına açığız. Neden? Çünkü bizler, her şeyden önce iletişimi kurma ihtiyacı duyan varlıklarız (hommo communis). Dolayısıyla iletişim araçlarının tüketicileri söz konusu olduğu da, arzu bilgiyi alteder.
Reklam
Keşke...
Düşünceler de böyle kolay değişseydi keşke. Tık. Hatta unutulsaydı.
Sayfa 8 - İçler Dışlar ÇarpımıKitabı okuyor
''Nörologlar, erkeklere bikinili kadın fotoğrafları göstermişler. Beyinlerinde uyarılan bölge tornavida, çekiç gibi aletlere tepki gösteren yerle aynı. Duygu ve düşünceye odaklı kısımda tık yok.''
Sayfa 326 - Everest YayınlarıKitabı okuyor
İnsan suretine bürüneli beri korkmadan geçirdiğim bir an anımsamıyorum: Daha yüreğimin ilk atışını duyuşumda bile. Aynı anda hem yaşama hem ölüme olan uzaklığı sayan o keskin, yüksek tık sesi, beni daha önce hiç duymadığım bir ürküntü ve telaşla sarmıştı. İnsanlar her yanı ölçüp saymayı severler, anladım da, yaşamın yitip giden her bir saniyesine sihirbazlık titizliğiyle eşlik eden bu sayacı bağırlarında nasıl taşıyabilirler.
Sayfa 11
“Bazı günler,” dedi kadın boğuk bir sesle, “holdeki saatin tik taklarını dinliyorum. Ve beni bekleyen bütün o saniyeleri, dakikaları, saatleri, günleri, haftaları, ayları, yılları düşünüyorum. O zaman, nefes alamıyorum; sanki biri kalbimin üzerinde tepiniyor…”
Reklam
Dedemlerin evindeyken zaman daha yavaş akar, tam emin değilim ama bunun sebebi yakıcı güneş, yoğun sessizlik, ya da tik-tak tik-tak diye işleyen saat kalaba­ lığı olabilir.
Dedemin sessizliği beni korkutuyor. Dedem hep gürültü yapardı, tıpkı tik-takı hiç kesilme­ yen eski saatler gibiydi. Bu saatler elbet bir gün bozulur­lardı ...
Akla yoktur çıkar yol; Ne hesap, ne handese! Gel de suda aksi tut! Gölgeyi tık kafese! Şu zaman dediğinden Bir tek ânmış son hisse.
Sayfa 21 - Necip Fazıl KısakürekKitabı okudu
Geceler, gecelerle nasıl unutulur Anıların tik takları atar saatlerde
"Herkes sessizce bekledi ancak etraf aydınlanmadı. Bir dakika geçti. Saatin tik tak sesleri karanlığın içinde unutulmazdı."
İthaki YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.