Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Kaygının niteliği hakkındaki ilk sav şudur: Kaygı, bir varlığın kendi muhtemel yokluğunun farkında olması halidir. Aynı yargı daha kısa şöyle ifade edilir: Kaygı, varolmamaya yani yokluğa dair varoluşsal farkındalıktır. Bu, cümledeki 'varoluşsal' kaygıyı üretenin, yokluğa dair soyut bilgi olmadığı, yokluğun kişinin kendi varlığının bir parçası olduğuna dair farkındalık olduğu anlamına gelir. Kaygıyı üreten, evrendeki her şeyin geçici, fani olduğunun farkına varılması hattâ başkalarının ölümlerinin tecrübe edilmesi dahi değildir, bu olayların bir gün ölecek olduğumuza dair hep üstü örtük olan farkındalık üzerindeki etkisidir. Kaygı sınırlıdır, kişinin kendi sınırlılığı gibi tecrübe edilir. Bu, insan olarak insanın ve bir şekilde bütün canlıların doğal kaygısıdır. Yokluk kaygısıdır, sınırlı olarak kişinin sınırlılığının farkında olunmasıdır."
Sayfa 60 - Varlık, Hiçlik ve KaygıKitabı okudu
"Varolma, kendisini ve varolmamayı 'kucaklar'. Varolma, varolmamayı 'içinde' barındırır, tıpkı ezelden beri orada olduğu ve ilahî hayat sürecinde onu yendiği gibi. Var olan her şeyin temelinde, hareket ve oluş içermeyen ölü bir varlık bulunmaz, yaşayan bir yaratıcılık bulunur. Yaratıcı biçimde kendisini onaylar, sonsuza dek kendi yokluğunu mağlup eder. Her sonlu varlığın kendisini onaylanmasının örüntüsü ve varolma cesaretinin kaynağı böyledir işte."
Sayfa 59 - Varlık, Hiçlik ve KaygıKitabı okudu
Reklam
Cesaret genellikle zihnin korkuyu yenme gücü olarak tanımlanır.
Cesaret, 'bir şeye rağmen' yani benliğin kendini önleme eğilimine rağmen, kendini onaylamaktır.
Yoldan çıktığınızda yolunuz sınırsızdır.
Kaygımız bütün insanlara ve varlıklara korkunç maskeler takar. Onlardan bu maskeleri çıkartırsak kendi yüzleri ortaya çıkar ve ürettikleri korku yok olur.
Reklam
Yüzyılımızın birçok ilahiyat bilgini, özellikle, 'felsefî teoloji'(philosophical theology)nin üstadı sayılan ilahiyatçı filozofPaul Tillich (ölm. 1965), faaliyetlerini her şeyden önce, dinin mitolojiden, hurafelerden arındırılması üzerinde yoğunlaştırdı. Ne var ki, hurafeyi besleyen ondan zarar gören halkın bizzat kendisidir. Halkı uyandırmak isteyenlere gelince, onların işi çok zordur. Tillich, bu uyandırma işinin hangi risklere mal olacağını anlatan şu düşündürücü ve ürpertici tespiti yapmıştir: “Günümüz insanına din konusunda söylenecek ilk söz, 'din'e karşı bir söz olmak zorundadır.” (The Protestan Era, 185) Bunun açık anlamı şudur: Eğer gerçek dinden söz edecek-seniz, kullandığınız ilk cümle, geleneğin oluşturduğu sahte dine karşı, onu rahatsız eden bir cümle olmalıdır. Aksi halde hem kendinizi hem de gerçek dini arayanları aldatırsınız. Mitolojiden gerçek dine geçişte, şüphenin yeri de yadırganamaz. Ne yazık ki, Türk halkı herkesten şüphe ettiği halde din adına konuşanlardan asırlardır şüphe etmemiştir. Kur'an, öncelikle onlardan şüphe edilmesi gerektiğini bildirmektedir.
196 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Zor kitap
Zor okunan bir kitap. Bir kaç defa okuma gereksinimi duyuyor insan. Felsefe okumalarına alışkın olmayan bünyelere uyarım: Aheste okumaları gerekiyor bu DİN adamının kitabını.
Olmak Cesareti
Olmak CesaretiPaul Tillich · Okuyan Us Yayınları · 2014109 okunma
FANATİK ADAM
Değişikliğe dair tehlikeler, olacak şeylerin bilinmezliği, geleceğin karanlığı; ortalama insanı kurulu düzenin fanatik bir savunucusu yapar.
Acı
Nevrotik, içindeki hakikatle çatışma yüzünden hastadır ve iyileşmesi gerekir. Bu çatışmada savunduğu kalesi ve onun arkasındaki hayali dünyayı sürekli delip geçen hakikat onu acıtır.
964 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.