Vahşi doğada bir sunak çıktı karşıma, üzerine kazınmış yazıda şöyle diyordu: BİLİNMEYEN TANRI'YA... Ben de bunun ışığında kendimi kurban ettim.
Gözlerini kapadı ve yaşamından geri kalanları düşünmeye daldı, sanki daha önceden görülmüş bir rüyaydı her şey, gelecekse çoktan ele geçirilmişti. Ben bir daireyim, diye düşündü. Daire içinde daire, üstelik içimdeki öteki daireler de sonsuza dek orada kalacak.
Reklam
Bireyin, eşi görülmedik yaradılışı aynı zamanda atalarının yaratılışını ve deneyimlerini bir ölçüye kadar yansıtıp yineliyor olamaz mı? Tüm insan soyununkini. Neden olmasın? Bazı bildiklerimizi hiçbir zaman öğrenmek zorunda kalmamamızın nedeni de bu değil mi?
Bütün zaman ve bütün mekân benim. İnsanlığın ortak belleği hep benim yanımda, bulunduğum bu mağarada - beynimde. Bunları söylediğim için deliler arasına katılacaksam, bırakın katılayım. Ben, deliyim.
Sesler, bazen kendilerine Tanrı süsü verirdi. Pilgrim de ne zamandır farkındaydı bunun. Aynı seslerin şeytan kılığına girdiği de olurdu. Ya da ölü takliti yaptıkları da.
Tanrı ancak insan Tanrı olmaktaktan vazgeçtiği zaman kendini gösterir.
216 öğeden 231 ile 216 arasındakiler gösteriliyor.