Askerce az olduğunu bilen bir kumandan genellikle savaşa girmeden geri çekilirdi; bu yüzden kumandanlık becerisinin büyük bir bölümü hasmının gücünü doğru tahmin etmekten gelirdi.
türkler ingiliççeye farkında olmadan katkıda bulunuyor.. (=
Şaşırtıcı bir biçimde, mağlup etmek (defeat) fiili, İngilizcede ilk kez 16. yüzyılda bozmak (unmake), yaptığını geri almak (undo) ya da yıkmak (destroy) anlamında kullanılmaya başlandı. Sözcüğün askeri mağlu­biyet anlamına gelen ilk kullanımı ise 1562 yılına tekabül etmek­tedir. Oxford İngilizce Sözlük askeri mağlubiyet anlamını bu cüm­leyle örneklendirir: "J. Shute Combine's Turk. Wars: Beyazıt'ın or­dusu mağlup edildi ve Timurlenk tarafından ele geçirildi."
Sayfa 125Kitabı okudu
Reklam
Ancak Timur'un ilahi lütfa yaptığı göndermelerin tümü, o kadar da mütevazı ifadelerden ibaret değildi. Kendisine görünen bir melek vasıtasıyla ruhlar âlemiyle doğrudan ilişkiye geçtiğini ve başkalarının niyet ve planlarını sezmesini sağlayan doğaüstü güçleri olduğunu da iddia ediyordu.
Başarılı bir fatih, eşsiz bir talihin sahibiydi ve böyle bir kişiye karşı çıkmak, Allah'ın iradesine karşı çıkmak demekti.
Timur için karşısında duran dünyayı fethetmek ve yönetmek görece kolaydı.
Reklam
Moğol İmparatorluğu ardında her tarafı çatlamış, ama tek bir dünya bırakmıştı. Timur'u yaratan ve onun da fethine soyunduğu dünya işte bu dünyaydı.
Timurlenk
Çocukluk yaz güneşine benzer En acı veren şey solup gitmesidir, Çünkü bizim bilmek için yaşadığımız Zaten önceden bilinmiştir Ve saklamak için aradığımız uçup gitmiştir
Timurlenk
Ah! O kız hak ediyordu aşkların hepsini! Aşk, ilk başlarda bana aitti Öyle ki; yukarıdaki melekler bile Kıskanırdı; benim her umudumun Ve düşüncemin tüttüğü mabet olan onun genç kalbini
Cengiz Han'a bağlı olanlar işgal edilen İmparatorluklarla kısmi olarak bütünleşirken, uzun zaman dayanmışlardır ve İmparatorluk merkezlerine boyun eğen bozkırlar boyunca tüm bir kaygan mekanı ellerinde tutabilmişlerdir. Bu Pax Mongolica'nın harikası olmuştur. Geriye devlet aygıtı tarafından savaş makinasına el koyuşun en güçlü etkenlerinden biri, feth edilen İmparatorluklarla göçebelerin bütünleşmesi kalmıştır: Göçebelerin boyun eğdikleri kaçınılmaz tehlike. Ama başka bir tehlike daha vardır, bu da savaş makinasını ele geçirdiği sırada devleti tehdit eden tehlikedir (Tüm devletler bu tehlikenin ağırlığını ve bu el koymanın beraberinde getirdiklerini hissederler). Timurlenk en uç örnek olacaktır, o Cengiz Han'ın takipçisi değil, onun tam karşıtı olmuştur: Göçebelere karşı dönen muhteşem savaş makinasını kuran Timurlenk'tir, ama oradan bu makinanın elde edilişinin boş biçimmiş gibi varolan, yararsız ve bir o kadar da ağır devlet aygıtını dikmek zorunda kalan yine Timurlenk'tir. Savaş makinasını göçebelere karşı çevirmek en azından devlete, göçebelerin devletlere karşı çevirdikleri savaş makinasında olduğu kadar bir tehlike teşkil edebilir.
Sayfa 153
Reklam
Balkan Harbi’nden sonra, felâketin verdiği dehşete, memleketin istikbali için bütün benizleri sarartan endişeler de karışınca, hasta adama her biri kurtarıcı birer deva koşturmak derdine düşen fikir sahipleri arasında bütün meseleleri ortaya döken münakaşalar başgöstermişti: Türk tarihi Sultan Osman’dan mı başlar, daha evvelden mi? Timurlenk bizden sayılır mı, sayılmaz mı? Osmanlı İmparatorluğu’nun banileri Türk müdürler, değil midirler? Cengiz mi daha büyüktür, Yavuz mu? Tanzimatçılık taklitçi ve zararlı bir ruh mudur, değil mi? Medrese kalmalı mı, kalmamalı mı? Turan mı, irfan mı? Tesettür ve taaddüdü zevcad kalkabilir mi, kalkmaz mı? Ulema sınıfından bu memlekete ziyan mı gelmiştir, fayda mı? Şiîlik mi, Sünnîlik mi? İslam terakkiye mani mi, değil mi? Lâtin harflerini alalım mı, almayalım mı? Arap ve Acem kültürlerinden tecrit edilen bir Türk’ün medenî bir kıymeti kalır mı, kalmaz mı?
Ahmed Yesevî XII. yüzyılda, yani Hacı Bektaş’tan bir yüzyıl önce, Orta Asya’da Kazakistan’da bulunan Yesi’de, bugünkü adı ile Türkistan’da yaşamıştı ve ilk Türk tasavvuf tarikatini orada kurmuş bulunuyordu. Timurlenk tarafından onarılmış bulunan türbesi, günümüzde hâlâ bir ziyaret yeridir.
Sayfa 35 - cem yayıneviKitabı okudu
Ümitsizlik bizden uzak olsun
Timurlenk mağlup olduğu muharebelerden sonra bir istişare meclisi kurarmış. Komutanlarının geri çekilme konusundaki nasihatlerini dinlerken çadırına tırmanan bir karınca görmüş. Üç defa karıncayı yere atmış; karınca üç defa usanmadan yeniden tırmanmaya, yeniden uğraşmaya başlamış. “Bu karınca bizden daha akıllı. Bize vazifemizi gösteren odur. Düştüğümüz vakit kalkmalı, geriye itildikçe ileriye gitmeli, mağlup oldukça yeni” den savaşa başlamalıyız. İleri!” demiş. Timurlenk ümitsizlik nedir bilmiyor. Karınca Timurlenk'e örnek olmuşsa, Timurlenk de bize örnek olmalıdır.”
-Öyle ya, diyordum, Osmanlılık; seferleri artık sona ermiş bir çürük tekne olabilir. Fakat biz sadece Osmanlı değiliz ki? Biz Osmanlı olmadan önce Türk'tük. Bugün de Türk'üz. Kaybolmakta olan sadece Osmanlı vatanıdır. Halbuki Türk'ün vatanı işte dünyayı kaplıyor. Çünkü, Türk'ün yaşadığı her yer, hangi bayrak altında olursa olsun Türk'ün vatanıdır. Bu vatanın sınırları Tuna'dan,Mericiç'ten, Altaylara, Çin Seddi'ne hatta Sarı Deniz'e kadar uzanıyor. Arap çöllerinden ve Himalayalar'dan Kuzey Buz Denizi'ne kadar uzanıyor. Buraları kimin elinde olursa olsun Türk'ün vatanıdır. Hem şimdi aslımızı, daha gerilere ulaştırmakla yeni kahramanlar kazanıyoruz: Oğuz Han, Bilge Kağan, Cengiz Han, Timurlenk, Babür Han ve daha niceleri...
Bürokraside, Turfan havzasındaki yerleşik Uygur Türklerinin kullandığı alfabeyi kabul etti.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.