Bir aile bir diğer aileyle savaşıyorsa bu bir kan davasıdır. Aynı dağ sırası çevresinde konumlanmış küçük kasabalar içerisinde pek çok aile birbiriyle savaşıyorsa bu bir modeldir.
"Sonuçta bizi saat 9 ile 5 arasında mutlu eden şey ne kadar para
kazandığımız değil. İşimizin bizi tatmin edip etmediği. Yaşamınızın geri kalanında yılda 75.000 dolara mimarlık yapmakla yılda 100.000 dolara her gün bir gişede çalışmak arasında bir seçim yapmanızı önerseydim, hangisini tercih ederdiniz? Sanırım ilkini, çünkü yaratıcı bir iş yapmak karmaşıklık, otonomi ve çaba ile ödül arasında bir ilişki içeriyor ve bu çoğumuz için paradan daha önemli."
Başarı konusunda tercih ettiğimiz düşünce biçiminin sonuçlarını görüyor musunuz? Başarıyı böylesine derin bir biçimde kişiselleştirdiğimiz için, diğerlerini en yüksek basamağa çıkarma fırsatlarını kaçırıyoruz. Kuralların başarıyı engellemesine neden oluyoruz. İnsanları daha en başından başarısızlığa mahkum ediyoruz. Başarılı olanlara aşırı derecede hayranlık duyuyoruz ve başarısız olanları aşırı derecede göz ardı ediyoruz. Ve en önemlisi, fazlasıyla pasif hale geliyoruz. Bizler kimin başarılı olup kimin başarılı olmadığını belirlemekte hepimizin ne kadar büyük bir rol oynadığını gözden kaçırıyoruz; “biz” derken toplumu kastediyorum.
“Ah Tanrı,
Senin vücudunda,
tanrıları görüyorum,
ve boynuzlarını çeşit çeşit yaratıkların:
evrenin yaratıcısı Brahman’ı,
ve onun lotus tahtı üzerinde,
bütün kâhinler ve kutsal iblisleri.”
Bhavagat-Gita
“Her zamanki gibi, yeni ideoloji, akliliği kanıtlandığı için değil, ümitsizliği önleme ve umut aşılamada gösterdiği etkinlik sayesinde başarılı olmuştur.”
“Bir beden ve ruh olarak insan, bütün evrenin, içinde yalnızca kendi en temek maddi unsurlarını değil tanrısal kaynaklı aklı da içeren, bir küçük evrendir.”