Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
Esra
Esra
@tintintinim
Diş Hekimi
13 Eylül
419 okur puanı
Nisan 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
İnsandaki en yüksek tutku
Soren Kierkegaard’a göre iman, paradoksaldır, absürttür. İmanın; akıl ve mantığın ötesinde olduğunu, her isteyenin sahip olamayacağı ve anlayamayacağını düşünür. Öyle ki Hz İbrahim kıssası üzerinden imanı detaylarıyla açıklarken, kendisinin imanın paradoks hareketini-çok istemesine rağmen-yapamayacağını söyler.
Hz İbrahim’e hayran yazarımız onu
Rastlantı dediğimiz şeyler öylesine gerçekleşmiş ve birbirine denk gelmiş şeyler midir gerçekten? Yoksa daha derinde; zaten olacak bir şeye ön hazırlık ya da hayatımızda olması gereken şeylerin ayağımıza kadar gelip bizi bulması mıdır?
Aslında ne olduğunun bir noktadan sonra bir önemi kalmıyor.
Tomas ve Tereza ,o gün 6 rastlantı sonucu karşılaştıklarında, kendilerini bekleyen fırtınalı sonu bilemezlerdi.
Karşılaşmasalardı ya da başka şekilde tanışsalardı her şey nasıl olurdu bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Çünkü hayatımız tekrarlanamaz, değiştirilemez biçimde ilerliyor. Kararlarımız hayatımızı şekillendiriyor ve sonrasında bize yaşayıp görmek kalıyor.
Milan Kundera rastlantılar gibi sorgulattığı birçok kavramla( ağırlık-hafiflik-beden-ruh) aşkı, ilişkileri, iç dünyamızı irdeliyor. Yaptığı ruh tahlilleri o kadar bol ve doyurucu ki kitap sizi sıkmadan her şeyin içinde buluyorsunuz kendinizi. Her bir karakterin dünyasına (hatta sevimli köpek Karenin’in bile) derinlemesine inip her birinin bakış açısından kendi sözlüklerini okuyabiliyorsunuz.
Açık konuşmak gerekirse bu kadar güzel bir kalemle karşılaşmayı beklemediğim, beklentilerimin çok üstünde bir kitaptı.
Klişe aşk ve sadakat tanımlarını bir köşeye atıp kitaba bir göz atmanızı öneririm.
Herkese iyi okumalar..
Anlatıcı ne zaman fotoğraflara dalıp gitse sanki bir girdap beni de içerisine almış gibiydi ve oradan hiç çıkmak istemedim. Acısıyla mücadelesiyle ama hepsine galip gelen samimi dostluk ve aşklarıyla orada kalmak ve bu sahte dünyaya hiç dönmek istemedim.
Kitabın konusundan bahsedecek olursam Balkan harbi ve sonrasında gelen dünya savaşı ile farklı ülkelerde ama aynı yürekteki insanların yürüyüşünü anlatıyordu aslında. Bu öyle bir yürüyüş ki kendilerinin bile haberi yokken birbirlerine doğru akan bir yürüyüş. Ve okurken merakla yolları nasıl ve ne zaman kesişecek diye bekleyip duruyorsunuz zaten. Çünkü her şey olması gerektiği gibi ve olması gereken zamanda oluyordu. Savaş olmalıydı, ihanet ve ayrılıklar olmalıydı. Yitip giden hayatlar, geride bırakılanlar olmalıydı. Aslında hayat bunlardı ve hayat kurallarına göre ilerliyordu. Çünkü Zehra ve Setterhan göz göze gelmeliydi. Onlar ve nice insanlar için yol belliydi geriye sadece yürümek kalıyordu.
Okur Takip Önerileri
Kitap Budizm hakkında gibi görünse de alt metnine baktığımızda daha evrensel, daha felsefi, daha yaratıcı ve içerikli olduğunu görüyoruz.
Aslında Siddhartha; hepimizin içinde var olan benliğimizi arayışımızı, sürekli bir hedef uğruna savruluşumuzu ve arayış uğruna kaçırdığımız hayatlarımızın bir simgesi.
Siddhartha için; Önce kendinden vazgeçip Tanrı’yı BEN’liğini yitirince bulacağına inanan ama aslında aradığı şeyin kendisinde ve sevgide olduğunu bulan bir çilekeşin serüveniydi diyebiliriz.
Bilmek, öğrenmek, sevmek, inanmak, görmek ve duymak... Her şeyi, yaptığınız her eylemi sorgulamaya hazır olun.
Sonu beni tatmin etmeyecek diye çok korksam da
gerçekten ancak böyle bi sonuca varılabilirdi dedim.
Siddhartha kendini arayıp da bulamayanlara gelsin o zaman :))
Egzopotamya’ya giden 975 otobüsü...
Egzopotamya çölü...
Çölde gereksiz bir demir yolu inşaatı...
Ve birbirinden bağımsız, alakasız birçok karakterin çölde kesişen hayatları...
Gerçekten ne okuduğumu bilmemekle birlikte çok güzel bişey okuduğumu söyleyebilirim. Olağan dışı olaylar o kadar güzel harmanlanmış ki bi süre sonra onlara alışarak daha fazlasını isterken buluyorsunuz kendinizi.
Kitabın anlatmak istediği şuydu diyemiyorum asla. Çünkü eminim her okuyanda hatta aynı kişinin her okumasında farklı anımsamalar yaşatacak bir kitaptı.
Özgün bir yazarın elinden aşırı özgün bir eser. Farklılık arayanlara şiddetle tavsiye ederim.
Doğanın katili insanoğlu...
İnsanların doğaya acımasız müdahaleleri sonucu hayvanların ve tüm canlıların çektiği sıkıntılar bir dişi kurdun gözünden ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Yüzyıllardır kendi halinde ve kendi düzeninde yaşamış onca hayvanın bu kaos karşısında hayata tutunma çabaları, insanlarla kesişen yolları ve insanların bencilliği yüzünden yaşadıkları sıkıntılar bana birçok şeyi sorgulattı.
Bir yandan da adalet, hak, inanç ve özgürlük gibi kavramların bu kadar güzel irdelenmesi romana çok ayrı bir derinlik katmış.
Cengiz Aytmatov bizi kendimizle ve vicdanımızla baş başa bırakıyor. Hayvanların gözünden onların yaşadığı dünyaya ayrı bir pencere açıp yorumu bize bırakmış. Umarım hepimiz bir gün bu bilince ulaşabiliriz...
Betimlemeleri ve felsefi tartışmalarıyla ortaçağ dünyasının içindeymiş hissi veren harika bir yapıt. Farklı dinlerin çatışmalarının yanı sıra Hıristiyanların da kendi içlerindeki çatışmalarını anlamak için birebir. Yazarın kitap sonundaki açıklamaları da kitaba farklı açılardan yaklaşmanızda yardımcı olacaktır. Son olarak; ilk sayfalar biraz sıkıcı gelebilir ya da bazı betimlemeler boğabilir ama kesinlikle emek isteyen bi kitap. Olay kurgusundan öte ortaçağı anlamak ve hissetmek için kesinlikle okunması gereken bir eser.
