Babaannemi odasına bıraktık, sobasına iki odun atıp katımıza çıktık. İçeri girince, bin yıllık özlemle tiya Eleni'nin kucağına atılıverdim. Boş bulundu, birlikte kanepeye yuvarlandık. Yanaklarını, burnunu, çenesini, kulaklarını, gıdısını öpücüğe boğdum.
"Niye telaş ediyorsun maymuni, artık hep şeninim."