Tocqueville'in, geleceğin toplumuna orta sınıfın egemen olacağını öngörmekle, kendisi için birtakım entelektüel rahatlamalar sağladığı rahatça öne sürülebilir.
Kesit Yayıncılık 1995 Sayfa: 38
Onlar ertesi günle meşgulken ben geleceğin hayalini kurmak istedim.
Reklam
Geçen yüzyılın sosyologları arasında Tocqueville -zira bu sıfatı Auguste Comte kadar hak ediyor- üç yönlü bir özgünlük sergilemektedir. Modern toplumu Auguste Comte'un yaptığı gibi sanayi ile değil, Marx'ın yaptığı gibi kapitalizm ile de değil, ama koşulların eşitliği ile, yani terimin toplumsal anlamıyla, demokrasi ile tanımlar.
Kesit Yayıncılık 1995 Sayfa: 25
Tek bir insanın karakterine ilişkin kesin bir fikir edinmek için bile ne uzun bir inceleme, ne çok farklı mefhum gerekir!
Ne var ki bunu hiç düşünmeyiz: Hızla akan bir nehrin ortasındayken gözlerimizi inatla nehir kıyısında hâlâ görülebilen birkaç kalıntıya dikeriz oysa akıntı o sırada bizi kapıp götürmekte ve geri geri uçuruma doğru sürüklemektedir.
Günümüzde toplumu yönetenlere düşen en önemli görev demokrasiyi öğretmek, mümkünse ona olan inancı yeniden canlandırmak, demokratik teamülleri arıtmak, demokrasinin ilerleyişini düzenlemek, deneyimsizliğini iş hayatından edinilen birikimle, kör içgüdülerini gerçek çıkarlarının bilgisiyle yavaş yavaş ikâme etmek, demokratik yönetimi zamana ve mekâna uyarlamak, şartlara ve insanlara göre gerekli değişiklikleri yapmaktır.
Reklam
Atatürk gibi
Ancak insanlarda olduğu gibi uluslar­ da da kapıya dayanan tehlikelerin sıra dışı erdemler doğurduğu daha sık görülür. O zaman da büyük karakter­ler, tıpkı gecenin karanlığında gizlenip bir yangının ışıltısında beliriveren şu anıtlar gibi ortaya çıkar. Deha artık kendiliğinden ortaya atılmaktan çekinmez ve başındaki belalar nedeniyle telaşa kapılan halk da kıskanç tutkularını bir süreliğine unutur.
Sayfa 35
Aynısı halklar için de geçerlidir. Kimi zaman aşırı tehlikeler bir ulusu yükseltmek yerine düşürür, ulusun tutkularını kışkırtır ama yönlendirmez ve zihnini aydınlatacağına bulandırır.
Acil bir tehlike halinde insanın nadiren alışıldık düzeyinde kaldığı görülmüştür: ya çok üstüne çıkmakta ya da altına düşmektedir.
Aydınlanma yavaş yavaş yayılır, edebiyat ve sanat zevkinin uyandığı görülür, o zaman zihinsel beceriler bir başarı öğesi haline gelir, bilim bir yönetme aracı, zekâysa toplumsal bir kuvvettir, okumuşlar işlerin başına geçer.
Reklam
Bizde büyük bir demokratik devrim gerçekleşiyor, bunu herkes görüyor ama herkes aynı şekilde değerlendirmiyor. Kimileri onu yeni bir şey olarak görüyor ve arızi bir durum olduğunu düşünerek hâlâ önüne geçebilmeyi umuyor, diğerleriyse tarihte bilinen en kesintisiz, en eski ve en kalıcı olgu olduğunu sandıkları için karşı konulmaz buluyor.
Bana öyle geliyor ki günümüzde kanıları beğenilerle, edimleri inanışlarla birleştiren doğal bağ koparıldı; insanların hisleriyle fikirleri arasında kendisini her zaman gösteren anlayış yok olmuş ve tüm ahlaksal benzeşim yasaları yürürlükten kalkmış gibi görünüyor.
Anılarımda boşuna arayıp duruyorum, gözlerimizin önünde olan bitenden daha acı, daha acınası başka bir şey bulamıyorum...
Herkes sıkıntıyı hisseder fakat hiçbirinin daha iyinin peşine düşmek için gerekli cesareti ve enerjisi yoktur; arzuları, pişmanlıkları, kederleri ve sevinçleri, ihtiyarların acizlikten başka bir şeyle sonuçlanmayan tutkuları gibidir, görünür veya kalıcı bir şey üretemez.
İnsanları çileden çıkaran hiç de iktidarın kullanımı ya da itaat alışkanlığı değildir; gayrimeşru olarak değerlendirdikleri bir gücün kullanımı ve gasp edilmiş, ayrıca zalim gördükleri bir iktidara itaattir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.