Bir toplumun en diptekilerinin yanına inip, kısa bir araştırma yapma hevesiyle okuduğunuz bir kitapta en büyük risk, tekrar yukarı çıkamayıp, boğulmanızdır. Emrah Serbes’in müptezelleri işte tam da bu riski barındırıyor.
Hikâyelerin, filmlerin, dizilerin mutlu sonla bitmesine alışkın insanlarız. Bu nedenle, kitabın okuduğum her sayfasında, “işte
Kadınların içgüdülerinin kaynağını anlamak mümkün değil... En basit davranışlarını konu alan sayfalar dolusu kitaplar yazılabilirken, sergiledikleri en sıra dışı tavrın temeli bir saç tokası veya saç masasına dayanıyor olabilir.
...
Ama yine de herşey öldü ve ardından herkes öldü.
Gözleri birer derin kuyu, hattat öldü, gül kokulu teni olan cariye, yeni Hindistan gecelerine benzeyen ulagi. Siirsiz gecilemeyecek kadar güzel gözleri olan Enderun ağası, Habesi kalfa, evin beyin, güzel ve ince yüzlü sultan. Herşey ve herkes öldü. Kenarı iğne oyali ve köşesi gül resimli mendil, elmasli saç tokası. Başı beduhlu, sonu maruf kerhi'li onca mektup, onca şiir, onca risale. Gökte bedr-i hilal, kayan yıldız, kumsalda pembe deniz kabugu. Kıyıda dalgalar, açıkta bulutlar öldü.
Masal öldü. Masaldan güzel olduğu kimselerce fark edilemeyen gerçek.
Hiçbirşey kalmadı geriye.
Bir büyük boşluk kaldı geriye.
...