Son zamanlara okuduğum en etkileyici kitap olduğunu söylersem, kesinlikle abartmış olmam. Kitabın türü korku değil; korkuyorsunuz. Kitabın türü dram değil; ağlıyorsunuz. Kitabı okuduğum an etkilendim ama bundan daha fazlası olacak. Hepsi birbirinden farklı olan her bir kitabı elime aldığımda aklıma bu hikâye tekrar tekrar gelecek ve yine
Yine saçma sapan bir zihinle hayatını idame ettiren bir adam daha.Bu günde fazlasıyla utandık.Çünkü dediğim gibi bu zihinler bitmez.Bitmeyecek.Umutsuzluk insanların yaşam biçimi oldu.Metroya binince insanların jest ve mimiklerine bakıyorum.Son 3 senedir yaklaşık mutlu insanların sayısı kendi basit analizime göre azalmaya başladı.Özellikle
YouTube kitap kanalımda Kafka'nın hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz:
ytbe.one/VC6JxCLzwNI
"Nasıl yani?! Bir Kafka kitabı ve 10 üzerinden 4 puan mı verilmiş? Ama iyi de bu nasıl mümkün olabilir ki?" diye soruyorsanız bu incelemeyi sonuna kadar okumayı unutmayın. Sonuna kadar
Kitap, okuma grubumuzun aralık ayı kitabı idi.Bence kısa sürede bitti.Ev,iş, vs.Kendi ortalamamın üzerine çıktım bence kesinlikle günlük sayfa sayısı olarak.Bunun en büyük nedeni de tabiki grup ve de kitabın akıcılığı idi.Kitabı, yazar, kitap bilgisi ve kendi yorumum şeklinde 3 parça halinde incelemeyi düşünüyorum.1700 sayfalık bi kitap.Doğal
Sana bir uygarlığı getirdim; anlamadın
Yavuz kahramanları, şiirin burçlarını
Ayak ucuna koydum gecenin saçlarını
Urganmış boynumda taşıdığın gerdanlık
Sana hükümdarlığı getirdim; anlamadın
Sevda suya karışır, sızar kan dağlarına
Köpüren yüreğimde zıpkınlanır umutlar
Yüzün tunç gibi çöker ülkemin bağlarına
Irmaklar bilmediğin kadar hülyalı
Bir yazar 1861 yılında, sürgünde hapis olarak geçirdiği senelerin ardından bir kitap yazıyor; bense yazıldıktan 160 sene sonra bu eseri okuyup diyorum ki ''sen nasıl bir psikoloji içindesin, sen gerçek bir hastasın Dostoyevski''
Değerli arkadaşlar, kitabı gece 02.30'da bitirdim ve uyumak için yattığımda yarım saat kitabı düşündüğümü fark ettim ,
Okuduğum üçüncü Aytmatov eseri... Ben daha Beyaz Gemi'nin boğazımda düğümlediği yumruyu oradan çıkartmaya uğraşırken, nereden bilebilirdim ki asıl öldürücü darbenin bu kitap ile geleceğini?.. Evet kabul ediyorum, baya bir hazırlıksız yakalandım, ağır nakavt oldum bu sefer. Hakemin saymasına da gerek yok, direkt havluyu atabilirsiniz ringe...
Her
YouTube kitap kanalımda İnsan Neyle Yaşar? kitabını neden en çok Türkiye'nin okuduğundan bahsettim: ytbe.one/FLNbCSjFh2I
Tolstoy'un bu kitabından çok daha sağlam kitapları varken neden bu kitap bu kadar abartılıyor? Bu kitabı okurken kendimi patileri arasında kuru ekmek tutan köpek yani Ekmek Reis gibi hissettim.
İtiraflarım
Karamazovlar’ı Dostoyevski’nin zirvesine hatta cahilliğimden cüret alarak edebiyat tarihinin zirvesine koyarak başlamak istiyorum. Bu noktada Suç ve Ceza’yı öne atarak itiraz edenler olacaktır ki bana kalırsa bu iddiada bulunanlar henüz Karamazovlar’ı okumayanlardır. Ecinniler de Raskolnikov karakterini şöyle böyle içinde barındırdığından Suç ve
Kahramanmaraș depremini "Türkiye'de deprem. Tank göndermeye ihtiyaç kalmadı." yazısıyla paylaşan Charlie Hedbo dergisine Filistinli sanatçı Abrar Sabbah, harika bir cevap hazırlamış; Yeniden Ayağa Kalkacağız. ✊🇹🇷🕊️
#Turkey #Türkiye #Kahramanmaras #Adana #Diyarbakır #Hatay #Deprem #charliehebdo #abrarsabbah #earthquake
Fransız karikatürist Charlie Hebdo'nun
#195769256 ❌
Karikatürüne, Sanatçı Abrar Sabbah'dan
tokat gibi cevap: ✊🇹🇷🕊️
👇👇👇
YouTube kitap kanalımda Sümeyye Koç'u ve Hercai kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim: ytbe.one/2Ia6xxuNANg
Belaya hazır olun, hem de çifte belaya,
Dünyayı yozlaşmaktan korumak için,
Tüm okurları kendi yayınevleri altında toplayana,
Başkası adına utanmayı yıldızlara sıçratana kadar...
Hercai, Sümeyye Koç...
Cringe Edebiyat Takımı her
Feminizmi hala "erkek düşmanlığı" olarak gören zihniyete feminizmin ne olduğunu tokat gibi çarpan bir yapıt olmuş . Kitapta woolf, bizim neden shakespeare gibi bir deha çıkaramadığımız sorusundan yola çıkıyor, oturma odamızdan girip işte bu sonuca varıyor.Bunun nedeni olarak da maddi anlamda özgürlüğünün olmamasından bahsediyor. Buna nazaran o dönemlerde kadına ait bir odanın olmaması ,kadının rahat düşünebilmesine engeldir. Neden kadın yazarların erkek yazarlara göre daha az oluşunu gözler önüne seriyor diyelim. Sevdiğim bir alıntı ;
"bütün bu yüzyıllar boyunca kadınlar, erkeği olduğundan iki kat büyük gösteren bir ayna görevi gördüler."
Sabah Gökmen’in ağlamasıyla uyandım, odamın tam karşısındaki banyonun önünde kıyafetlerini çıkartmaya çalışıyordu ablam. Bir taraftan da sallayıp silkeliyordu kolundan.Uyku sersemi yarım açık olan kapıdan görüyor olsam da tam
olarak anlayamamıştım olup biteni.
Gökmen, “Anne anne” diyerek ablama sarılmaya çalışıyordu, onun vurduğu yerlerinin