Tolga Var

Tolga Var
@tolgavar
İzmir
3 okur puanı
Nisan 2018 tarihinde katıldı
Kubilay Marco’ya sordu: “Sen ki çevreyi keşfedip göstergeleri görüyorsun, söylesene bana, iyi rüzgârlar bu geleceklerin hangisine sürüklüyor bizi?” “Bu limanlar için bir rota çizemem harita üzerinde, ne de yanaşacağımız günün kesin tarihini verebilirim. İlgisiz bir manzaranın ortasında açılan bir aralık, siste yanıveren ışıklar, gidip gelirken rastlaşan iki kişinin arasında geçen bir konuşma yeter bana bazen; oradan yola çıkıp bir bütünün parçalarını, zaman aralıklarının ayırdığı anları, birbirinin gösterdiği, ama kime ulaştığını bilmediği işaretleri bir araya getirerek kusursuz kenti parça parça kuracağımı düşünürüm. Yolculuğumun sonundaki bu kentin mekân ve zaman içinde, bazen daha seyrek bazen daha yoğun da olsa, süreklilikten yoksun olduğunu söylüyorum diye, onu aramaktan vazgeçilebilir sanma sakın. Kim bilir, belki de biz burada konuşurken imparatorluğunun sınırları içinde bir yerlerde doğmakta bu kent; istersen bulabilirsin onu, ama ancak benim söylediğim şekilde.”
Reklam
Edebiyat denen şey, hayatı mümkün olduğu kadar gerçek kılmak için çaba sarf etmenin bir adıdır. Hepimizin bildiği gibi, farkında olmadan edimlerde bulunduğumuzda bile, hayatın doğrudan algılanabilen gerçekliği kesinlikle gerçekdışıdır: Tarlalar, şehirler, düşünceler kendi kendimizi hissedişimizden, bu karmaşık duyumdan doğan, tamamen kurgusal şeylerdir. Edebiyatını yapmadığımız takdirde, izlenimler başkalarına iletilebilme özelliğinden yoksundur. Çocuklar, hissettikleri gibi konuştukları için müthiş edebiyatçılar sayılırlar, hem ayrıca hissettikleri, başkalarının ne diyeceği hesaba katılarak hissedilenler cinsinden değildir... Bir keresinde bir çocuğun ağlamak üzere olduğunu anlatmak için yetişkinler, yani aptal insanlar gibi “Canım ağlamak istiyor,” yerine, “Canım gözyaşı istiyor,” dediğini duydum. (Eğer böyle bir tane bulup da yazabilse) ünlü bir şairde gayet dokunaklı bulacağımız kadar edebî olan bu cümle, dosdoğru gözkapaklarının altından fışkıran sıcacık yaşlardan doğmuştur ve gözkapakları yaşamakta olduğu sıvı ıstırabın bilincindedir. “Canım gözyaşı istiyor!” O küçücük çocuk, ne de güzel tarif etmişti kendi sarmalını.
Can YayınlarıKitabı okudu
Ben yürümeyi öğrendim. O zamandan beri kendimi koşturuyorum. Ben uçmayı öğrendim, o zamandan beri kımıldamak için itilmeye ihtiyacım kalmadı. Şimdi hafifim, şimdi uçuyorum, şimdi kendimi altımda görüyorum, şimdi içimde bir Tanrı dans ediyor. Zerdüşt böyle dedi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Geçip gitmiş hiçbir şeye yazıklanmamak gerekiyordu. Yazıklanılacak tek şey şimdi'ydi, bugün'dü, yitirdiğim, sadece edilgen bir tutumla katlandığım, bana ne armağanlar sunmuş, ne beni fazla sarsmış bu sayısız saatler ve günlerdi.
Sayfa 28 - Yapı Kredi Yayınları
Istırap molası
Her şey beni yoruyor, yormayan şeyler bile. Neşeyle acının tadı, benim için bir. Ne kadar da isterdim bir bahçedeki havuzda, kâğıttan gemilerini yüzdüren bir çocuk olmayı, bir de asma kameriyesi olsun üzerimde, kameriyenin kafesi sığ sulardaki koyu yansımaların arasında, ışıktan ve yeşil gölgelerden bir dama tahtası çizsin. Hayatla aramda ince bir cam var. Açıkça görmeme ve anlamama rağmen, dokunamıyorum hayata. Hüznümü akıl çerçevesine sığdırmak mı? Akıl yürütmek çaba harcamak anlamına geliyorsa, bu neye yarar ki? Hem zaten, insan üzgünken elini bile oynatamaz. Sıradan hayatın vazgeçmeyi çok istediğim o hareketlerinden bile vazgeçemiyorum. Vazgeçmek çaba istiyor çünkü, bende ise cesaret verecek küçücük bir ruh bile kalmamış.
Sayfa 122 - Can YayınlarıKitabı okudu