Tolstoy anılarında şöyle diyor:
Yaşam öykümü yazarken, en küçük bişeyi şu yada bu nedenle yazmazsam bu bir biyografi ( özyaşam öyküsü) olmaz. Yanlış yapmış olurum. Değil mi ki yazmaya karar verdim, yazdıklarım bütün ayrıntılarıyla gerçek olmalıdır. Ancak böyle bir biyografi  beni ne denli tedirgin etse ve en yakınlarımı bile benden ayırsa da, benim yaşamımı tam anlamıyla yansıtabilir ve tarih olur, yararlı olur. Çünkü yazar, salt tarihsel olayların değil, çevresindeki kişilerin de aynasıdır.
Sayfa 284 - Nesin Yayınevi 17.Baskı
Nerde okuduğumu şimdi ansıyamıyorum, büyük tiyatrocu Stanislavski anılarında Tolstoy’la ilk karşılaşmasını anlatır. Stanislavski, o zaman dünyada pek ünlü olan bir oyunu sahneye koymaktaymış. Arkadaşlarıyla lokantaya gitmişler. Yemek yerlerken Tolstoy lokantadan içeri girince Stanislavski pek sevinmiş. Tolstoy’un büyük ününün dünyayı sardığı ve sarstığı sıralar... Hemen yanına gidip kendisini tanıttıktan sonra Tolstoy’u masalarına çağırmış. Tolstoy da, adını duyduğu Stanislavski’nin masasına gelmiş. Yemek sırasında, Tolstoy, Stanislavski’ye o sıra neler yaptığını sormuş. Stanislavski de, sahneye koymakta olduğu oyunun adını söylemiş. Öyle tanınmış bir oyun ki, yalnız yazarlar, sanatçılar değil, her aydın o oyunu biliyor. Diyelim günümüzde Beckett’in “Godot’yu Beklerken” adlı oyunu gibi bir oyun. Tolstoy, “Yaa, hiç duymadım o oyunu...” demiş. Bu olayı anlattıktan sonra Stanislavski aşağı yukarı şöyle diyor: “Bu kadar büyük bir cehaleti, ancak Tolstoy kadar büyük bir insan hiç sıkılmadan itiraf edebilir.”
Nesin YayıneviKitabı okudu
Reklam
Muhteşem!!!
Nerde okuduğumu şimdi ansıyamıyorum, büyük tiyatrocu Stanislavski anılarında Tolstoy’la ilk karşılaşmasını anlatır. Stanislavski, o zaman dünyada pek ünlü olan bir oyunu sahneye koymaktaymış. Arkadaşlarıyla lokantaya gitmişler. Yemek yerlerken Tolstoy lokantadan içeri girince Stanislavski pek sevinmiş. Tolstoy’un büyük ününün dünyayı sardığı ve sarstığı sıralar... Hemen yanına gidip kendisini tanıttıktan sonra Tolstoy’u masalarına çağırmış. Tolstoy da, adını duyduğu Stanislavski’nin masasına gelmiş. Yemek sırasında, Tolstoy, Stanislavski’ye o sıra neler yaptığını sormuş. Stanislavski de, sahneye koymakta olduğu oyunun adını söylemiş. Öyle tanınmış bir oyun ki, yalnız yazarlar, sanatçılar değil, her aydın o oyunu biliyor. Diyelim günümüzde Beckett’in “Godot’yu Beklerken” adlı oyunu gibi bir oyun. Tolstoy, “Yaa, hiç duymadım o oyunu...” demiş. Bu olayı anlattıktan sonra Stanislavski aşağı yukarı şöyle diyor: “Bu kadar büyük bir cehaleti, ancak Tolstoy kadar büyük bir insan hiç sıkılmadan itiraf edebilir.”
Nerde okuduğumu şimdi ansıyamıyorum, büyük tiyatrocu Stanislavski anılarında Tolstoy’la ilk karşılaşmasını anlatır. Stanislavski, o zaman dünyada pek ünlü olan bir oyunu sahneye koymaktaymış. Arkadaşlarıyla lokantaya gitmişler. Yemek yerlerken Tolstoy lokantadan içeri girince Stanislavski pek sevinmiş. Tolstoy’un büyük ününün dünyayı sardığı ve sarstığı sıralar... Hemen yanına gidip kendisini tanıttıktan sonra Tolstoy’u masalarına çağırmış. Tolstoy da, adını duyduğu Stanislavski’nin masasına gelmiş. Yemek sırasında, Tolstoy, Stanislavski’ye o sıra neler yaptığını sormuş. Stanislavski de, sahneye koymakta olduğu oyunun adını söylemiş. Öyle tanınmış bir oyun ki, yalnız yazarlar, sanatçılar değil, her aydın o oyunu biliyor. Diyelim günümüzde Beckett’in “Godot’yu Beklerken” adlı oyunu gibi bir oyun. Tolstoy, “Yaa, hiç duymadım o oyunu...” demiş. Bu olayı anlattıktan sonra Stanislavski aşağı yukarı şöyle diyor: “Bu kadar büyük bir cehaleti, ancak Tolstoy kadar büyük bir insan hiç sıkılmadan itiraf edebilir.”
Leo Tolstoy, anılarında annesini hatırlıyor. Çok nazik bir kadın olduğunu söylüyor, çok çok nazik - şefkat anlamında değil, kullandığım anlamda 'kibar'. Çok nazikti - o kadar nazikti ki tiyatroda sürekli ağlardı. Çok zengin insanlardı, kraliyet ailesine aittiler. Bir hizmetçi, Leo Tolstoy'un annesinin tiyatroya gittiğinde birçok mendiliyle etrafındaydı, çünkü onlara tekrar tekrar ihtiyacı olacaktı. Sürekli ağlıyorum. Ve Tolstoy şöyle diyor: Ama Rusya'da, soğuğun çok fazla, sıfırın altında olduğu ve kar yağdığı kış aylarında bile tiyatroya gideceğini - o büyük bir tiyatro aşığıydı - ve koçunun sürücüsü yağan karda arabanın dışında oturmaya devam edecekti. Ve neredeyse her zaman oluyordu, adam ölürdü. Çünkü Kontesin ne zaman çıkacağını kimse bilmiyordu - her an tiyatrodan o kadar rahatsız olurdu ki yatağına düşmek ve ağlamak için eve doğru koşardı. Bu yüzden koç, sürücü koçun yanında olmalıydı ve o kadar üşüdüğü için ölecekti. Ve o dışarı çıktığında şoför atılacak, yerine başka bir adam geçecek ve devam edecekti. Ve orada sebepsiz yere ölen bu adamı asla düşünmezdi. Ve tiyatroda gördüğü bir şey için ağlamaya devam edecekti. Duygulu insanlar, duygusal insanlar. Ağlamanın hiçbir maliyeti yoktur, hissetmenin hiçbir maliyeti yoktur. Merhametli olmak çok pahalı; Merhametli olmak tüm hayatına mal olur. Merhametli bir adam çok gerçekçi bir adamdır. Duygu adamı sadece rüyalarda, belirsiz duygularda, fantezilerde yaşar. Osho
637 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 7 days
TİNSEL GELİŞİM BASAMAKLARI
Dinleyin, emekle ulaşın Tanrı'ya; her şeyin özü bunda... Ya onu bulacaksınız, ya da zavallı bir küf parçacığı gibi yok olup gideceksiniz... Emekle ulaşın ona!¹ Diriliş'te Tolstoy, Nehlüdov'la, Maslova'yla ve diğer yan karakterle, yaşamı boyunca yaşadığı Tanrı sanrısını, kiliseye karşı koyuşunu, toplumsal yapıyı ve adalet sistemini eleştirişini
Diriliş
DirilişLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202117.6k okunma
Reklam
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.