"bir şey okuyayım kısa olsun, çok yormasın ama güzel olsun" diyorsanız bu öyküyü öneririm, çehov'un okuduğum en iyi öykülerinden biri. olur ya, bazı dönemlerde insan böyle kitaplara ihtiyaç duyuyor.
eğer aynı yayından çıkan "köpeğiyle dolaşan kadın-37 seçme öykü" kitabını okuduysanız bu öykü onun içinde yer alan bir öyküydü. yalnız onu çeviren ergin altay, bunu çeviren mustafa kemal yılmaz. bence mustafa kemal yılmaz da iyi bir çevirmen ama sanırım ergin altay'ın çevirisi daha dokunaklıydı.
ama çehov'un etkileyici ve bir o kadar da gerçekçi dilini bu çeviri farkı da kıramamış olacak ki daha ilk cümlelerden tanıdık gelmeye başladı bana. ve ben yine aynı düzeyde etkilendim bu kısa öyküden.
anton çehov, doktorluk yaptığı hastanelerde edindiği izlenimlerle harmanlayarak anlatmış sınıf ayrımını, acı bir şekilde. yer yer sinirleneceksiniz o insanlara, dönem insanının ne kadar da acımasız olabildiğini göreceksiniz ama şimdi de pek bir şey değişmediğini anlayacaksınız. maksim gorki'nin ve tolstoy'un etkilenmesi boşuna değil. konu para olunca neler yapmaz ki insan? gözünü hırs bürümüş bir insanı ne durdurabilir?
ÇukurdaAnton Çehov · İş Bankası Kültür Yayınları · 20221,047 okunma
Cehov okumayı çok severim aslında ama kimi kitaplarında beni ciddi oranda zorladığı oluyor. Bazen okurken vermek istediği mesajları sonradan anlamış oluyorum veya bazı kitapları ilgimi çekmiyor. Ama yine de yazari genel olarak seviyorum. Düello beni yazara karşı bir adım daha yaklaştıran bir kitap oldu. Cehov bu kitabında Tolstoy'u da övmüş biraz. Tolstoy okumamak büyük bir ayıp gibilerine yazara iyi şeyler demis. Genelde böyle baba yazarlar birbirini çekemez ve laf sokar ama Çehov'u bu konuda takdir ettim doğrusu.
Kitapda dört ana karakter var olaylar genel olarak bunlar etrafında cereyan ediyor. Layevski, Nadejda adında bir kadınlar beraber iki yıl Kafkasya'da bir kasabada yaşıyor. Kadın kocasını bırakıp bunun yanına geliyor ama bu kadına da ayrı bir ayar oldum. Deli mi akıllı mı kafan mı güzel ne yani acayip bir şey işte. Ama asıl olay daha değişik. Sen git elin kadını ile iki sene beraber yaşa sonra da aman ben bundan sıkıldım Petersburg'a kaçmak istiyorum de! Layevski bir baltaya sap olamayan bomboş bir adam. Havada uçan kuşa kadar borcu var. . Bizim bu akıllı çulsuz olduğu için gidip arkadaşı Samoylenko'dan kaçış için para istiyor. Von Karen ise (Samoylenko'nun kiracısı) aynı zamanda da Layevski'nin ciğerini biliyor, para vermesini istemiyor. Öyle böyle derken kitaba adını veren olay yani düello başlayacak Karen ile Layevski arasında. Bunlar iyiden iyiye nefret ediyor birbirinden. Nadejda da sütten çıkma ak kaşık değil hee. Erkekler tutusurken ohooo hanım kızımız ne cevizler kırıyor.
Çehov konuyu mükemmel işlemiş bana göre. Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Acaba Layevski'nin aklı başına gelecek mi?
DüelloAnton Çehov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022698 okunma
Ivan ilyiçin ölümü isimli eseri yazan bir adam, ölüm olgusunu uzun uzadıya düşünmeden böyle bir eseri ortaya koyamazdı... yazarın son sözleri de ilginçtir
" peki ya köylüler...köylüler nasıl ölür?"
Tolstoy...
Ölümünden önce, kirk sekiz yıllık evliliğin ardından karısını terkedip evden kaçarken geriye kısa bir not bırakmıştı.
"Benim yaşımdaki insanların sıkça yaptıkları bir şeyi yapıyorum.son günlerimi tek başıma ve sükûnet içinde geçirebilmek için dünyadan vazgeçiyorum."
On gün sonra da bir tren istasyonunun kulübesinde cesedi bulundu.
Iddialara bakılırsa istanbula gelmek istiyormuş.bir başka iddia da musluman olmasıyla ilgili...azeri bir dostuna yazdığı mektuplarda hz.Muhammed sav için övgü dolu sözler kullanmış ve gerçek dinin,onun getirdikleri olduğunu söylemiş.
Merhabalar :) Bugün Rus edebiyatının dev isimlerinden biri olan Anton Çehov'un "Düello" adlı eseriyle geldim. Anton Çehov'un;
*Sıklıkla Cervantes, Turgenyev, Gonçarov gibi yazarların eserlerini okuyup çözümlediğini,
*1884'te kendini kan öksürürken bulduğunu ve ailesine tüberküloz olduğunu söyleyemediğini,
*Bir eserini
Aslinda Çehov, bütün yazarları hakir gören tolstoy'un en çok da bu tarafına hayranmış.ona göre tolstoy bütün yazarlara koca bir boşluk gibi davranıyormuş... tolstoy çehov'u sevmesine rağmen oyunlarından hazzetmezmis. Bir keresinde çehova "oyun yazarı tiyatro seyircisinin elinden tutup onu istediği yöne doğru götürmelidir. Senin karakterlerini takip etsem nereye varırım?
Ancak oturma odasındaki koltuğa gidip geri dönerim. Çünkü karakterlerinin gidecek başka yeri yok" demis.