“Becky Thatcher, seninki ne? Sahi biliyorum, Thomas Sawyer?”
“Thomas Sawyer... İşlerde bir terslik varsa beni böyle çağırırlar, ama her şey iyi gidiyorsa ismim Tom'dur.
Edebiyat deyince aklımıza ilk gelenler Rus ve Fransız edebiyatlarıdır. Ancak yeni dünyada yetişmiş birçok büyük yazar da olmuştur. Bunlardan biri Mark Twain'dir. Muhteşem romanı Huckleberry Finn'in maceraları ise ölümsüz bir eserdir. 19. Yüzyılda yaşayan bir çocuğun evden kaçışını ve sonraki maceralarını anlatan bir kitaptır bu. Kaçak zenci Jim ile beraber bir sala binip Missisipi nehrinde seyahat etmeye başlıyorlar. Yolculukları boyunca çeşitli insanlarla tanışıyorlar. Bazıları iyi, bazıları ise kötüdür. Okurken 'Kral' ve 'dük' karakterlerinden nefret ettim. 'Kan davası'nı anlatan bölümlerinde içim parçalandı. Hikayeye Tom Sawyer'ın girişinden sonra ise bolca güldüm. Ve tabi ki romanın en önemli özelliği kölelik karşıtı olmasıdır, hümanist olmasıdır. Huck ilk başlarda kaçak zenciye yardım ettiği için vicdan azabı duyuyor, ama Jim'i tanıyınca onu kurtarmak için cehennemde yanmaya razı oluyor (kutsal kitaplarda kölelik yasak değildir).
Tüm edebiyatseverlerin mutlaka okumaları gereken bir kitap. 10/10.