Bazen, "Aşk," derdi, "ama ilahi aşktan bahsediyorum, sinemalarda gördüğümüz gibi... Öyle bir sevgilim olsun istiyorum ki, ne demek istediğimi bakışlarımdan anlasın. Sözle değil, gözlerimizin bakışıyla anlaşalım. Sonra küçücük bir evimiz, çok değil, iki oda bir salonlu... Amma fitne fücur şehirlerde değil, şehirlerden, motor gürültüsünden, radyo sesinden uzakta, engin bir denizin kenarındaki bir ormanın içinde. Kış gecelerinde, kuduran denizin azgın dalgalarının gümbürtüsünde titreşelim, sarılalım birbirimize. Ormandan kurtların ulumaları gelsin. Fırtınalar ağaçları çatırtıyla kırsın ve sevgilim bana, Galip, desin, korkuyorum... Sonra bir çocuğumuz olsun, sarı, kıvırcık saçlı, mavi mavi gözlü, tombul, oğlan. Tıpkı sinemalardaki gibi..."