Nagual, algılayamadığımız ama var olan her şeydir. Bunu bilinemez veya bilinmeyen olarak adlandırabiliriz. Tonal ise sağduyumuzla algılayabildiğimiz her şeydir. Tonal ve nagual sadece niyet sayesinde var olabilirler.
Tonal ve Nagual
Nagualizm'i ve bize nasıl geldiğini göz önünde bulundurmadan önce, öncelikle bütün gelenekteki iki kelimenin ne anlama geldiğini anlamamız gerekiyor: tonal ve nagual. Tonal Tonatiuh'tan, güneşten, ısı üretenden geliyor. Meksikalı atalarımıza göre, kozmos bütün insanlarda tezahür eder. Kozmik sıra bizim kendi sıramızdır. Dolayısıyla güneş ısı ürettikçe, bizim teotl'ımıza, enerjimize, bilgi saçar. Sonrasında, insan boyutunda, tonal ısı üreten bir enerji kütlesidir, aynı güneş gibi. Uyanıkken ve/veya bilinçli bir durumdayken başımızın etrafında kehribar rengi bir ışık olarak görülebilir ve o zaman algımızı yönetir. Bu gücü sağlayan güneş olduğu için bir odada toplanan bir grup insan, örneğin, aynı "gerçeği" görür - güneşin onların görmesini sağladığı şeyi. Öte yandan o odada uyuyan bir insan tamamen farklı bir gerçek görür -rüyasını- çünkü onun tonal'i başının üzerinde değildir ve algısını yönetmiyordur. (Bu, nagual yolunda olan ve algısını isteğe bağlı olarak değiştirebilen bir kişi için de geçerlidir.) Özetle tonal, fiziksel maddeye ve beş duyumuza bağlı algıdır. Güneş ışığı tarafından yönetilir ve uyanıkken zaman ve mekandaki kimliğimizi ve konumumuzu yaratmakla yükümlüdür.
Sayfa 32 - Butik YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Tonal ve Nagual
Nagual iki kelimeden gelir: nehua, "Ben" anlamına gelir ve nagualli, "genişletilebilir" anlamına gelir. Eski kozmolojide, tonal'in ötesine genişletilebilen her şeyi, yani gerçekten kim olduğumuzu ifade eder. Tonal sadece güneş enerjisiyle yönetilir ama nagual bütün Evren'in enerjisiyle yönetilir ve temel olarak da Ay'ın,
Sayfa 33 - Butik YayıncılıkKitabı okudu
Güneş ve Ay
Bu öğretiler ayrıca Tenochtitlan'daki antik Mayor Tapınağı'nda da resmedilmişti. Bu tapınak Huitzilopochtli'ye, Mexihcas tarafından geliştirilmiş ana enerjiye adanmıştı. Bu, tonal'de savaşçının disiplini ve yükselen güneş, nagual’de sola doğru uçan, rüyalarımız esnasında zayıflıklarımızın üstesinden gelmemiz ve potansiyelimize ulaşmamız için bizi yönlendiren sinekkuşuydu. Denir ki Coyolxauqui olarak adlandırılan ve ayın fazlarını temsil eden, parçalara doğranmış bir ay heykeli başlangıçta tapınağın merdivenin altına yerleştirilmiş. Üzerinde yükselen güneş, günbegün ayı mağlup ederek büyük yazgısını yerine getiriyor, aynı bizim de nagual'imiz aracılığıyla tonal'imizi değiştirerek güneşimize ulaşmak için ayın ve karanlığın üstesinden gelişimiz gibi. Şunu netleştirmek isterim ki dişi ayın eril güneş tarafından mağlup edilmesi eril ve dişil ikiliğe işaret etmiyor. Nahuatl geleneği cinsiyetin çok ötesine uzanır. Ay ve güneş için eril ve dişil isimler vardır, bu amaç için var olan her şeyde olduğu gibi. Örneğin, ayı yöneten yapı Black Tezcatlipoca ya da Tüten Ayna, rüyaları yöneten en önemli enerjidir ve bu, aya eril ismini verir. Ancak kadim gelenekler eril ve dişil hakkında konuşmaz, daha ziyade uyanık ya da uyur halde olmak, yaşıyor ya da ölü olmak hakkında konuşur.
Sayfa 36 - Butik YayıncılıkKitabı okudu
Ayın Göbek Çukurunun Yeri
Bir geleneğin gelişiminin köklerinin büyük ölçüde ekosisteminin içinde yattığına kararlı bir şekilde inanırım. Meksika ekvatordan çok uzakta değil, o nedenle de yıl boyunca günün ve gecenin uzunluğu arasında büyük bir fark yoktur. Eski Meksika'da, gün 20 parçaya bölünmüştür. Her biri aşağı yukarı 72 dakikadan oluşur, bu da gün için 11 parça, gece için 9 parça anlamına gelir ve yılın büyük bir bölümü boyunca sabittir. Karanlık günün neredeyse yarısında etkili olarak rüyaların dünyasına ve nagual'e yer açar. Bu nedendendir ki nagual, tonal kadar önemli olmuş ve eski dünyanın en sofistike rüya kültürlerinden birini ortaya çıkarmıştır. İnanılmaz olan şu ki Meksikalılar da dahil olmak üzere neredeyse hiç kimse "Meksika" kelimesinin anlamını bilmez. Nahuatl kelimeleri olan metztli, xictli ve co kelimelerinden gelir ve bu kelimeler sırayla "ay", "göbek deliği" ve "yer" anlamına gelir. Birleştirildiklerinde, "ayın göbek deliğinin yeri" anlamına gelirler. Bu, rüyacıların ve rüya görürken uyanık olanların toprağıdır. Maya ve Toltek piramitlerinde en sık rastlanan konumlardan biri tezcatzoncatl'ınkidir ya da chac (sayfa 164’te bunu açıklayacağım). Bu, ayın adlarından bir diğeridir ve aynı zamanda geriye yaslanmış ve göbek deliğinde Tüten Ayna'yı temsilen bir ayna ya da su kabı tutan bir figürdür. Bu figürler genellikle tapınakların tepesine yerleştirilmişlerdir ve şimdi bile bir tanesini Chichen ltza'da, bir rüyacı ya da nagual olma ya da en azından nagualizm çalışan biri olma yazgısını sembolize ederken görebiliriz.
Sayfa 37 - Butik YayıncılıkKitabı okudu
Yıldızlardan oluştuğu halde bu yıldızlar olmadığını da fark etti. “Ben yıldızların arasında olanım” dedi. Yıldızlara tonal, yıldızların arasındaki ışığa da nagual adını verdi. İkisinin arasındaki alanı ve uyumu yaratanın Yaşam ya da Tasarlayan olduğunu anladı. Hayat olmaksızın, tonal ve nagual da varolamazdı. Yaşam Mutlak Olan’ın her şeyi yaratan Yaratıcı’nın gücüdür.
Reklam
Yıldızlardan oluştuğu halde bu yıldızlar olmadığını da farketti. "Ben yıldızların arasında olanım" dedi. Yıldızlara tongl, yıldızların arasındaki ışığa da nagual adını verdi. İkisinin arasındaki alanı ve uyumu yaratanın Yaşam ya da Tasarlayan olduğunu anladı. Hayat olmaksızın, tonal ve nagual da varolamazdı.
Hayat olmaksızın, tonal ve nagual da varolmazdı. Yaşam Mutlak Olanın her şeyi yaratan Yaratıcı'nın gücüdür.
Her şeyde kendisini görüyordu. Her insan, her hayvan, her ağaç, su, yağmur, bulutlar, toprak kendisiydi. Hayat'ın, tonal ve nagual'ı farklı farklı karıştırarak, milyarlarca farklı Hayat'ın ifadelerini yarattığını gördü.
Dumanlı Ayna
“Her şey ışıktan oluştu” dedi “ve aradaki boşluk boş değil”. Varolan her şeyin tek bir yaşayan varlık olduğunu biliyordu artık. Işık yaşamın bilgi taşıyıcısı idi. Işık canlıydı ve tüm bilgiyi ihtiva ediyordu. Yıldızlardan oluştuğu halde bu yıldızlar olmadığını da fark etti. “Ben yıldızların arasında olanım” dedi. Yıldızlara tonal, yıldızların arasındaki ışığa da nagual adını verdi. İkisinin arasındaki alanı ve uyumu yaratanın Yaşam ya da Tasarlayan olduğunu anladı. Hayat olmaksızın, tonal ve nagual da varolamazdı. Yaşam Mutlak Olan’ın her şeyi yaratan Yaratıcı’nın gücüdü. Ve şunu keşfetti: Varolan her şey, tanrı dediğimiz tek Olan canlının, değişik ifadeleridir. Her şey Tanrıdır. İnsanın algılaması, ışığın ışığı algılamasından başka bir şey değildir. Maddenin bir ayna olduğunu da gördü. Her şey, ışığı yansıtan ve bu ışıkla görüntüler yaratan bir aynadır.İllüzyon dünyası, Rüya kendimizi olduğumuz gibi görmeyi engelleyen bir duman gibidir. “Gerçek biz, saf sevgi, saf ışığız” dedi.”
Sayfa 19 - …ötesi yayıneviKitabı okudu
Reklam
Evren, eski görücülerin birbirine geçmiş iki yılan vasıtasıyla sembolize ettikleri iki güçten oluşur. Ama bu iki gücün iyi ve kötü diye isimlendirdiğimiz ikiliklerle, Tanrı ve şeytan, olumlu ve olumsuz ya da bizim açımızdan iç tutarlılığı olan hiçbir karşıtlıkla alakası yok. Daha çok, Toltekler'in "tonal" ve "nagual" olarak adlandırdıklan enerjinin açıklanamaz bir dalgasından ibarettirler. Belitsel bir tarzda, herhangi bir şekilde yorumlayabildiğimiz ya da hayal edebildiğimiz her şeyin tonal ve geri kalan, kategorize edemediklerimizin de nagual olduğu ifade edilir.
Görmeleri sırasında, enerji dünyasının küçük ışık noktalarıyla bezeli, geniş karanlık bir alandan oluştuğunu keşfetmişlerdi ve karanlık bölgelerin enerjinin dişil bölümüyle uyuşurken, aydınlık bölgelerin de enerjinin eril bölümüyle uyuştuğunu fark ettiler. Kaçınılmaz olarak evrenin neredeyse bütünlüğü içinde dişil olduğuna ve aydınlık enerjinin, erilliğin nadir olduğuna kanaat getirdiler. Bu tanımlamayla karanlığı sol tarafla, nagual, bilinmeyen dişil ve aydınlığı da sağ tarafla, tonal, bilinen ve eril biçiminde ilişkilendirdiler.
Benzer biçimde insan da gündüz ortaya çıkan uyanıklık tarafından temsil edilen bir tonal ve gece rüyaları tarafından temsil edilen bir nagual olarak ikiye ayrılır. Nagualların bilgeliğinin geri kalanı bu gözlemlerin sonucu dur. Rüyaların erke giden bir çıkış olduğunu öğretirler; çünkü son tahlilde bizi ayakta tutan, kendimizi yenilemek için periyodik olarak döndüğümüz bu karanlık enerjidir. Bu nedenle, tüm erklerini rüya durumu boyunca bilinçlenme sanatının yetkinleştirilmesine yöneltmişlerdi. Dikkatin bu özel tipine rüya görmek adını vermişler ve onu kasten karanlık enerjiyi araştırmak ve evrenin kaynağıyla temasa geçmek için kullanmışlardı. Böylelikle Toltek bilgelerinin ilk gözlemleri pratik bir bilgi haline geldi.
Başını kaldırarak tekrar gökyüzüne baktı. Yıldızların ışığını yaratanın yıldızlar olmadığını fark etti. Işık yıldızları yaratıyordu. "Her şey ışıktan oluştu" dedi "ve aradaki boşluk boş değil". Var olan her şeyin tek bir yaşayan varlık olduğunu biliyordu artık. Işık yaşamın bilgi taşıyıcısı idi. Işık canlıydı ve tüm bilgiyi ihtiva ediyordu. Yıldızlardan oluştuğu halde bu yıldızlar olmadığını da fark etti. "Ben yıldızların arasında olanım" dedi. Yıldızlara tonal, yıldızların arasındaki ışığa da nagual adını verdi. İkisi arasındaki alanı ve uyumu yaratanın Yaşam ya da Tasarlayan olduğunu anladı. Hayat olmaksızın, tonal ve nagual da varolamazdı. Yaşam Mutlak Olan'ın her şeyi yaratan Yaratıcı'nın gücüdür. Ve şunu keşfetti: Var olan her şey, Tanrı dediğimiz tek Olan canlının, değişik ifadeleridir. Her şey Tanrıdır. İnsanın algılaması, ışığın ışığı algılamasından başka bir şey değildir. Maddenin bir ayna olduğunu da gördü. Her şey, ışığı yansıtan ve bu ışıkla görüntüler yaratan bir aynadır. İllüzyon dünyası, Rüya kendimizi olduğumuz gibi görmeyi engelleyen bir duman gibidir. "Gerçek biz, saf sevgi, saf ışığız" dedi.
Sayfa 19