CANIM İSTANBUL
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten bir şey;hava,renk, edâ, iklim; O benim, zaman, mekân aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Denizde toprak, yalnız onda ermiş visale; Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale. İstanbul benim
Sayfa 316 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Galatasaray Meydanı ismini Galatasaray Lisesi'nden alır; kav­şağın kuzeydoğu köşesinde yer alan büyük demir kapı okulun geniş arazisine açılır. Okulun bugünkü binası 1908 yılından kal­mışsa da, Galatasaray'ın kökeni Osmanlı'nın İstanbul'daki ilk zamanlarına kadar uzanır. Sultan II.Bayezid (s. 1481-1512) tara­fından imparatorluk içoğlanları için Topkapı Sarayı'ndaki eğitim kurumuna destek olmak amacıyla kurulmuştur.
Sayfa 173
Reklam
Yürüyelim Seninle İstanbul'da
Kırmızıyı sevdiğini bilseydim hayallerim kıpkırmızı olurdu İstanbul hala güneşin ardında ufuklarında birkaç kara leke birkaç kan pıhtısı dudaklarında İstanbul hala sevimli mi sevimli ve hala bir tomucuk tadında
Abdülaziz Han hâ'l ediliyor
Abdülaziz Han, Topkapı Sarayı'na nakledildi. Sarayburnunda karaya çıkan hakan ve ailesi, arabalara bindirilerek Saray'ın harem kısmına getirildiler. Saray hazırlanmamıştı. Hakan ve ailesine öğle yemeği verilmedi. Üçüncü Selim dairesine yerleştirildiler. Önce bunun, çok kaba bir dikkatsizlik eseri olduğu sanıldı. Zira burası, 68 yıl önce, Üçüncü Selim'in Şehid edildiği daire idi. Sonradan bilhassa bu daireye yerleştirilmeleri için Hüseyin Avni Paşa'nın emir verdiği anlaşıldı. Türk ordusunun başındaki adam, çepeçevre düşmanla çevrili büyük bir imparatorluğun Orduları ile uğraşacağına böylesine süfli işlerle vakit harcayıp mizacına yakışır şekilde eğleniyordu.
Beni tahttan indirdiler Beş çifteye bindirdiler Topkapı'ya gönderdiler Uyan Sultan Aziz uyan Kan ağlıyor bütün cihan
Sayfa 223 - İnkılâp YayınlarıKitabı okudu
168 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
21 saatte okudu
Roman, Topkapı Sarayı’nda geçiyor ve Osmanlı İmparatorluğu’nun en karışık ve acılı dönemlerinden birini anlatıyor. Ne var ki, hiç kimsenin adı yok. Herhangi bir padişahın ya da vezirin adı verilmiyor. Tabi konuyla ilgili olanlar anlayacaktır ama ben araştırmadan öğrenemedim… Osmanlı tarihçilerini okuduğumuz zaman, padişaha yakın olmanın, devlet sorumluluğu üstlenmenin korkunç tehlikeli bir iş olduğunu anlıyoruz. Fakat buna rağmen insanlar o tehlikeli makamlara gelebilmek için çırpınıp duruyorlar. Bu normal bir davranış değil ama siyasetin öyle bir büyüsü var ki insanın aklını başından alabiliyor. Bu belki de insan denilen canlının topluluk halinde yaşama ve hiyerarşik olarak yükselme içgüdüleriyle açıklanabilir. Ama bana yine de normal gelmiyor. Yazar romanını tarihi bir roman olarak betimlemek istememiş. Daha çok birey-iktidar ilişkisi vurgulanmış. Ne var ki insanlar ilk bakışta dekora takılıyor ve romanı da “tarihsel roman” kategorisine sokuyorlar. Benim en sevdiğimi kitaplar arasına girdi bile, son derece zevkli bir okumaydı…
Engereğin Gözü
Engereğin GözüZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201916,4bin okunma
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.