Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ama ne kadar hüzünlü; Topkapı Sarayı. Ellerini bana açmış ona sarılmamı bekliyor.
Sayfa 21 - Nesil Yayınları
" Tarih : 10 Eylül 1509 . Yer : Marmara Denizi . Şiddeti : 7.4 . Ölü sayısı : 5.000 . Bu deprem sonucunda Bolu'dan Edirne'ye kadar hasar meydana geldi . Topkapı Sarayı , Ayasofya , Sultan ll . Bayezid Camii , Sultan ll . Mehmed Camii ve Galata Kulesi ciddi hasar gördü . İstanbul surları yıkıldı ."
Reklam
Barnabas İncili’nin akibeti nereye varacak?
Barnabas İncili’nin akibeti nereye varacak? 1983 Kışında, Şırnak'ın Uludere kazasına bağlı "Kela Memo" mevkiinde av köpekleriyle avlanmaya çıkan Timurhan Ağa ve adamları bir ara köpeklerini kaybederler. Köpeklerinin yeraltı gibi bir yerden seslerini işitirler. Mağara gibi bir yerden girdiklerinde aşağıya doğru yol olduğunu
“İstanbul’u ziyaret eden Avrupalılar, Topkapı Sarayı hadımlarının sarıklarına gümüş kamış taktıklarını belirtiyorlardı; bunları, işediklerinde huni olarak kullanıyorlardı.”
Sayfa 41 - Vakıfbank Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bizim İstanbulumuz Çalınmış Umutların Şehri
"Şehre bakıyorduk denizden: Nevzat, Demir bir de ben. Sisler içindeydi İstanbul... Sisler içinde deniz... Sisler içinde teknemiz. Sultanahmet'in minareleriydi görülen, Ayasofya'nın kubbesi, Topkapı Sarayı'nın kuleleri. Hiç yağmalanmamış yıkılmamış, kirletilmemiş gibiydi şehir. Bembeyaz bir sisle örtmüştü doğa, ne varsa görüntüyü çirkinleştiren. Güneş doğmadan bir anlığına beliren bir hayal gibi... Büyülü bir bulut gibi... Bir masal imgesi gibi... Yeni kurulmuş bir kent gibi... Yeni bir başlangıç gibi... Genç, umutlu, güzel..." Bizi anlatmıştı Yekta... Bizim gözümüzden, bizim duygularımızdan, bizim şehrimizi...
Sayfa 536
“Topkapı Sarayının nüfusu, Sultan III. Murad (h. 1574-1595) döneminde en yüksek sayıya ulaştı; buna uygun olarak hadım sayısı da kabaca 1000 ila 1200’e çıktı. Bunların 600 ila 800 kadarı, ilk kez III.Murad’ın atadığı ve resmi unvanı ‘Darüssade Ağası’ olan baş hadımın gözetimindeki harem ağlarıydı.”
Sayfa 31 - Vakıfbank Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Biliyor Muydunuz
Hz Osman'ın çoğaltıp 7 ülkeye gönderdiği orijinal Kur'an'ı Kerimlerden biri Osmanlı'nın Medine'den çıkarken yanlarına aldıkları ve şuan Topkapı müzesinde sergilenen nüsha,İkincisi Timurun Şam'dan götürdüğü hâlâ Taşkentte olan nüsha ve üçüncüsü İngilizlerim Moğol saraylarından alıp Londra Office kütüphanesine koydukları nüsha olmak üzere üç tanedir
Topkapı bir Rönesans kütüphanesidir, bunlar tetkik edildikçe anlaşılıyor ki son derece kıymetli, medeniyet tarihine katkıda bulunacak eserlerdir.
272 syf.
·
Puan vermedi
Reşad Ekrem Koçu, tarihi sevenlerin kesinlikle okuması gereken bir araştırmacıdır. Zira Koçu, tek başına 11 ciltlik bir ansiklopedi kaleme almış bir isimdir. Ekrem Bey’in olayları ele alış şekli çok etkileyicidir; hatta tarih sevmeyen bir insan bile onun eserlerini okuyarak tarihçi olmak isteyebilir. Yazıları dikkatle okunmalı, not almadan geçilmemelidir. Yazarımızı haklı bir övgü ve rahmetle anarak kitabından küçük sahneler paylaşabiliriz. Topkapı Sarayı, tarih içerisinde pek çok heyecanlı vakaya ev sahipliği yapmış, bu nedenle de oldukça ilgi çeken bir yerdir. Koçu, kitabında sizi bu sarayda bir tura çıkarır ve olayları eksiksiz bir şekilde ele alma gayreti içerisindedir. Bu tur sırasında, yazarımız Cellat Çeşmesi'nden bahseder; burası idam emri sonrasında cellatların kanlı kılıçlarını yıkadıkları yerdir korkarak okursunuz. Alay Köşkü kısmında ise Vakay-i Vakvakiye'ye de yer vermeyi ihmal etmez, tabi bu bölümde Alemdar Mustafa paşanın yer aldığı satırları okurken onun kadar cesaretli olup olamayacağını sorgulatır insana. Cevri Kalfa'nın cellatlara kül attığı anda, eliniz merdivende Cevri hanımın eliyle birlikte yanar, cesaretine hayran kalırsınız.. Tabi Osmanlı tarihine damga vuran Kösem Sultan'ın ölümünü anlatılırken, siz de bir parça ölürsünüz. Anlayacağınız üzere, size sadece bilgi aktarmakla kalmaz, sarayın odalarında gezerken bulursunuz kendinizi. Kısacası azizim Reşad Ekrem Koçu'yu tanımayan çok şey kaybeder.
Topkapı Sarayı
Topkapı SarayıReşad Ekrem Koçu · Doğan Kitap · 2015110 okunma
Mukaddes Emanetler
O tarihte Hicaz, Kutade sülalesi tarafından yönetilmekteydi. Osmanlılar Hicaz yöneticilerine "Mekke Şerifi" derlerdi. Devrin Mekke Şerifi Berekat, Mısır Sultanlığı'na bağlı bulunuyordu. Mısır'ın Sultan Selim Han tarafından fethedilmesi üzerine oğlunu Yavuz Selim’e gönderdi. Berekat'ın oğlu, beraberinde Mekke ve Medine'nin anahtarlarıyla mukaddes emanetleri de getirmişti. Bugün İstanbul Topkapı Sarayı'ndaki Hırka-i Saadet Dairesi'nde korunan ve "Emanat-ı Mukaddese" (Kutsi Emanetler) adı verilen eşyaların çoğu Peygamber Efendimize aitti. Aralarında Peygamber Efendimizin hırkası, sancağı, dişi, kılıcı, sakalının kılı, ayak izi, seccadesi, bastonu ve Kabe'nin anahtarı da bulunuyordu. Yavuz Selim, Mekke şerifinin oğlunu törenle karşılamış, hürmet göstermiş ve babasını eski görevinde bıraktığını bildirmişti.
Sayfa 148 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Reklam
Âli'nin yorumu doğruysa, Yeni Saray (Topkapı Sarayı), Sultanın (II. Mehmed) korkusuz özgüvenini ilan etmek için yaptırılmıştır.
Sayfa 34 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Sona doğru ..
Pencereden bakınca Topkapı Sarayı’nın gözükmesi bana her zaman ferahlık vermiştir. İçinde Hırka-i Şerif var…
Sayfa 183Kitabı okudu
168 syf.
·
Puan vermedi
·
13 günde okudu
Zülfü Livaneli kalemini çok sevdiğim Türk yazarların başında gelir .Diğer kitapları ile kıyaslayınca bu kitapta daha farklı bir üslupla karşılaşıyoruz. Dönemin havasına uygun daha şairane cümleler ve derin ifadeler yer alıyor kitapta. Hırs ve iktidar konusunu psikolojik açıdan ele alan yazar, her ne kadar Osmanlı’da geçen bir zamanı ele alsa da kitabını tarihi bir kitap olarak tanımlamamış tarihin burada zemin görevi gördüğünü ifade etmiş . Gerçekten de olayların geçtiği mekandan ve zamandan ziyade kişilerin ruh halleri kitabın odağını oluşturuyor. Kitap ilk olarak Engereğin Gözündeki Kamaşma ismiyle basılsa da gelen tepkiler üzerine kısaltıp şu anki şeklini almış .Kitabın konusuna gelecek olursak ,yıllarca Topkapı Sarayı’nın hücresinde tutulan şehzadenin birden tahta çıkması ile yaşanan çatışmalar işlenmiş . Bir yandan koca bir imparatorluğun hükümdarı bir yandan da Afrika’dan koparılıp getirilmiş hadım ağası Süleyman Efendi’nin harem hükümdarlığı paralel olarak işleniyor. Kitap köle-efendi ilişkisi üzerinden iktidar hırsını, büyüleyiciliğini , saray entrikalarını her zaman anlatılandan farklı bir bakış açısıyla bizlere anlatıyor. Kısa ama etkili bir kitaptı . Yazarın en beğendiğim kitapları arasında yerini aldı . Okuyacaklara keyifli okumalar dilerim.
Engereğin Gözü
Engereğin GözüZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201916,3bin okunma
400 yıllık bir zaman dilimi içerisinde Osmanlı’nın yönetim merkezi olan Topkapı Sarayı, dünyadaki emsalleriyle karşılaştırılamayacak ölçüde sade ve mütevazı. Sanki bir medrese gibidir.
Sayfa 91
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.