Kadın uzakta. Söylediği sözler kadar uzakta. Yüzü avuçlarında soğuyor. Ne rüzgâr, ne ışık, ne sonsuz şar­kısı toprağın.
"Halk ölüyor, kendi ölümüne alışmış. Çocukların ölümü, kadınların güçlerinin üstünde calismalari, herkes için özellikle de yaşlılar için açlık gibi ölümle sonuçlanacak yaşam biçimleri oluşmuş halk arasında. Ve halk bu duruma öyle yavas yavas gelmis ki, durumunun korkunçluğunu kendisi de görmüyor ve bundan yakinmiyor. Bu yüzden biz de bu durumu dogal sayiyoruz, böyle olması gerektigini düsünüyoruz." Artik gün gibi açikti onun için: Halkin çektiği yoksullugun baslica nedeni, halkin da bildigi ve her zaman söylediği baslica nedeni, karnini doyurabilecegi biricik sey olan topragin, toprak sahibi zenginler tarafindan halkin elinden alinmis olmasiydi. Son derece açik bir sey daha vardı: Cocuklar ve yaşlı insanlar süt içemedikleri için ölüyorlardi, süt yoktu, çünkù hayvanlari otlatacak, ekip biçecek, kuru ot elde edecek toprak yoktu. Son derece açik olan baska bir sey de halkin yoksullugunun ya da en azindan bu yoksullugun en onemli ve en yakin nedeninin onu besleyen topragin onun ellerinde degil, toprak üzerindeki bu haklari kullanarak halkin emegiyle yasamakta olan insanlarin ellerinde bulunmasiydi. Yoklugu halinde insanlarin ölümüne yol açacak kadar gerekli olan topraksa, elde edilen buğdayın yurt dışına satılması amacıyla ve toprak sahiplerinin kendilerine sapka, baston, araba, bronz heykel gibi seyleri alabilmeleri için aşırı derecede yoksullaştırılmış bu insanlar tarafından işleniyordu.
Sayfa 313Kitabı okudu
Reklam
"Halkın çektiği yoksulluğun başlıca nedeni,halkın da bildiği ve her zaman söylediği başlıca nedeni,karnını doyurabileceği biricik şey olan toprağın,toprak sahibi zenginler tarafından halkın elinden alınmış olmasıydı."
Sayfa 313Kitabı okudu
Dünyaya dahil ve müdahil olamadığını, zaman, ruh, bilinç ve benlikler ile içli dışlı yani tek ve tevhitte olamadığını ve tuhaftır Aziz'in dediği gibi olunabileceğini o da aslında hem biliyor hem hissediyordu. Ve bu olmayınca her şeyin, yeryüzünün, ağaçların, bastığı toprağın bile dışında, kendi söylediği sözün, ettiği duanın bile dışında kaldığını, birleşemediğini görüyordu. Işte olmamak buydu, başka hiçbir şey değil. Olmak da tam olarak ve sadece buydu başka hiçbir şey değil. Devam edebilecek olmak buydu, başka hiçbir şey değil, dünyayı ve zamanını, kendini bitirmek ve yitirmek de tam olarak buydu başka hiçbir şey değil. Başka hiçbir şey değil.
Sayfa 174Kitabı okudu
Geçici hevesler
"kadın uzakta . Söylediği sözler kadar uzakta. Yüzü avuçlarında soğuyor . Ne rüzgar, ne ışık, ne sonsuz şarkısı toprağın... ~ "İnandığı günleri götürmüş adam . pahası yalnızlık bir geçmiş her yer . Anlamak güzellikten acı. Unutmak değil anımsamak güçsüz düşürüyor...."
(...) Arif Dino'nun şiirleri estetik araştırmalar, hatta salon tekerlemeleri, kelime oyunları olarak başlamışken, özellikle sürgün yıllarında, bazı eski niteliklerini sürdürmekle birlikte, yepyeni bir havaya bürünmüş ve bu toprağın şiirleri haline gelmiştir. Çukurova'da söylediği son şiirlerin burcu burcu Çukurova koktuğu bir gerçektir.
Sayfa 18 - Rasih Nuri İleri
Reklam
Köleliğin Nedenlerinden Biri: Alışkanlık
Kuşkusuz ülkenin veya toprağın bunda bir etkisi olduğunu düşündüğümden değil, çünkü her yörede, her havada esaret acıdır ve özgür olmak güzeldir; ama doğarken boyunlarında boyunduruk bulanlara acınması gerektiği kanaatindeyim veya özgürlüğün gölgesini bile görmediklerinden ve hiç bundan haberdar olmadıklarından dolayı köle olmalarının onlara nasıl kötülük yaptığını fark etmedikleri için affedilsinler veya bağışlansınlar. Homeros'un Kimmerler hakkında söylediği gibi, güneşin kendini bizlere göründüğünden farklı gösterdiği ve onları altı ay boyunca kesintisiz olarak aydınlattıktan sonra, yarım yıldan önce onları görmeye gelmeden, onları uykuda bıraktığı ülkeler olsaydı, bu uzun gecede doğanlar, güneşten bahsedildiğini işitmemiş olsalardı hayran mı kalırlardı, yoksa hiç gündüzü görmedikleri için ışığı hiç arzulamadan, içinde doğdukları karanlıklara alışırlar mıydı? Hiç sahip olmadığımız şeylere üzülmeyiz ve pişmanlık hazdan sonra gelir, her zaman kötülüğü tanıdıktan sonra geçmiş güzellikler hatırlanır. İnsanın doğası özgür olmak ve bunu istemektir, fakat yine doğası öyledir ki, yetiştirilişinin ona verdiği şekli doğal olarak kabul edip alır.
Sayfa 106-107
_Tanrı, ilk ateisttir. E. Hubbard _Din, gönüllü köleliktir. Herzen _Burada bir ateist yatıyor. Giyinip kuşanmış hazır, ama gidecek bir yeri yok; ne cennet ne de cehennem. Mezar taşı _Çürümüş bedenimden çiçekler çıkacak ve ben de onların içinde olacağım. E. Mumch _Bir zamanlar ateist olmak istemiştim. Artık vazgeçiyorum. Adamların tatili yok! H.
Alparslan'ın ölümü
Ne var ki bir avuç savunucunun dağıtıldığı, kalenin surlarının yıkıldığı, burçlarına tırmanılıp içeriye girildiği gün geldi. Yusuf yaralanıp esir düşmeden önce, sonuna kadar savaşmıştı. Bunca sıkıntıya neden olan Yusuf'u merak ettiği için, onu Sultanın huzuruna çıkardılar. İki dev yapılı er, iki kolunu sıkıca tutmuştu. O ise, başı dimdik
Sayfa 60
"Sana çok komik bir şey anlatayım mı?" dedi kendi kendine gülerken. Ben tepkisizce ona bakarken o kendi kendine yine güldü. "Küçükken İzmir'e gelmek için evden kaçtım." Aslında pek gülünecek bir şey yoktu. Ama kendince baya eğleniyordu şu an. Benim kafa zaten güzeldi. Bir duygudan diğerine sürükleniyordum. Hiç yardımcı
#GökçenAlptekin #MurathanKarakurtKitabı okudu
Reklam
_Gazeller_ _Keşke uyuyabilseydim de, rüyada yüzünü gösterseydin. _Ey bütün maddî varlığından kurtulup, sadece baştan ayağa nür olan azîz varlık, yıldızlar bile seni görüp kendilerinden utanıyorlar. Senin cevherin kuyumcuda müşterilerce pek beğenildi. Yani asaletine, rühî güzelliğine, Hakk aşıkları hayran oldular. _Avareliği, bir bir şerbet gibi
_Kanatsız uçmaya kalkışma! _Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm. _O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma! _Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
_İnkarcılar kızgın fırına atılmış saman gibi yanacaklar. İnananlar ise ahırdan salınmış buzağılar gibi sevinçle sıçrayacak. _Davutoğlu Süleyman’ın özdeyişleri_ _Akılsızlarara, ahmaklıklarına uygun karşılık ver. Yoksa kendilerini bilge sanırlar. _Akılsızlar ne zamana dek bilgiden nefret edecek? _İyilerin peşinden gidin. Hırsızın katilin
_Edebini kaybeden kimse, kötülükten zevk alır. _Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır. _Adaletli olmak herkese eşit davranmak değildir, herkesin durumuna, konumuna göre davranmaktır. _Arzular ve duygular arabayı çeken iki at, akılsa onları yönlendiren arabacı olmalıdır. _Müziğin insanı götüreceği yer güzellik sevgisidir. _Görünen değişiyor,
Resim