Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
102 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Yahya Kemal Beyatlı'nın Kendi Gök Kubbemiz adlı eseri 3 bölümden oluşuyor ve ilk iki bölümü bir yandan muhteşem bir vatan ve İstanbul portresi çizerken bir yandan da ömrün sonuna varmaya ve limandan demir almak gününe dair bir çok güzel dizeler sıralıyor; çok büyük keyif aldım ve çok beğendim. Son kısım 'Vuslat' ise daha çok şiir ve sair şeylere dair şiirlerle dolu, ilk bölümle doğrudan bağlantılı değil. Yine de son tahlilde ürpertici güzellikte şiirlerle dolu bir eser bu. Özellikle 'Yol Düşüncesi' adlı ikinci kısımda bulunan şiirler enfesti. Aklıma Bediüzzaman hazretlerinin Eyüp'te mezar taşlarına bakarak söylediği sözler geldi okurken; yüzlerce kez dolup boşalan bu mezarlar hepimizin kaçınılmaz sonunu aklımıza getiriyor; evet, bizler burada misafiriz ve ebediyete giden yolcularız,bir gün öleceğiz, burada geçen nice senenin sonu da bir avuç toprağın serinliği olacak. İşte Yahya Kemal Beyatlı bu toprağı ve o serinliği, bu misafirhanede zamanı dolmuş, ayrılma vakti gelmiş bir misafirin hüzünlü kabullenişiyle yazmış . Okumayan varsa, herkese öneriyorum, mutlaka.
Kendi Gök Kubbemiz
Kendi Gök KubbemizYahya Kemal Beyatlı · Fetih Cemiyeti Yayınları · 20183,556 okunma
Halk ölüyor, kendi ölümüne alışmış. Çocukların ölümü, kadınların güçlerinin üstünde çalışmaları,herkes için, özelikle de yaşlılar için açlık gibi ölümle sonuçlanacak yaşam biçimleri oluşmuş halk arasında. Ve halk bu duruma öyle yavaş yavaş gelmiş ki, durumunun korkunçluğunu kendisi de görmüyor ve bundan yakınmıyor. Bu yüzden biz de bu durumu doğal
Sayfa 312 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Aşık Veysel (Doğumgünü)
Bugün dünyaca ünlü halk ozanımız Aşık Veysel'in doğumgünüdür. Kendisini rahmetle anarken; hayatı ve eserleri hakkında bilgi vermek isterim. Aşık Veysel, dizelerinde sevgiyi kardeşliği, doğayı, ölümü, eşsiz bir üslupla betimlemiştir. Gözleri görmese de gönül gözüyle bizlere aktardığı iç dünyasının inanılmaz güzelliğini sözlerinde, dizelerinde,
96 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Mürebbiye… Yaz Novellası… Geç Ödenen Borç… Kadın ve Yeryüzü… Bu dört hikayenin anlatıldığı bir Zweig klasiği; ya da baş yapıtı. Siz ne derseniz deyin Zweig, gene psikolojik betimlemesini konuşturmuş ve hiç görmediğim kadar başarılı bir çalışma ortaya koymuş. Kafası nasıl çalışıyor bilmek isterdim. Kitaplarını hangi ortamda hangi şartlarda hangi
Mürebbiye
MürebbiyeStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202126,3bin okunma
NAZIM HİKMET VE ARAP ALEMİNİN ÜNLÜ ANTAKYALI ŞAİRİ SÜLEYMAN EL İSA BULUŞMASI Bunu Arap kültür zenginliğinin ünlü şairi Nazım Hikmet üzerindeki etkisini aktarmak için bilginize sunmak istedim. Nazım gibi bir devin bu satırlarda dile getirdiği açıklama biz Arap devrimcileri için bir onur nişanesidir. “Soru, Nazım hikmet şiiriyle ilgili görüşleriniz nedir?” diye sordum ve şu cevabı aldım; Nazım Hikmet devrimci yaratıcı şairleler arasında dünya eşi az bulunur bir şairdir. Ve bilinmeli ki her devrimden söz eden her kişi devrimci şair olamaz. Bu alanda çok kişi mücadeleye ve şiire kötülük yapmıştır. Lakin bu çocuk ruhlu görkemli büyük adamla sürgünde, yurdundan uzaktaki evinde 1957 da buluştum. Çok ağır hastaydı. Buna rağmen güçlü, canlı ve doğrudan sınırsızca konuştuğuna tanık oldum. Onun bir çok şiirini Arapça ve Fransızcadan okudum. Bilesiniz ki Türkçeyi iyi derecede biliyor olup Nazım’ı kendi anadilinden okumayı ne kadar çok isterdim. Şu an bile bana söylediği son sözü size aktarmak isterim; “Süleyman yoldaşım, sakın unutma ki, ben Arap Kültürünün öğrencisiyim, her yazdığım ve ürettiğim bu kültüre aittir; bu kültür zenginliğiyle, yoğunluğuyla, köklerini toprağın ve tarihin derinliklerine salmıştır “ (Nazım Hikmet - 1957)
Alp Aslan dört gün, dört gece can çekişti. O acılı dört gün boyunca, acı düşüncelere daldı. Söylediği sözleri, o dönem tarihçileri şöyle naklettiler: "Geçen gün, yüksek bir yerden orduma bakıyordum. Ayaklarımın altındaki toprağın titrediğini hissettim. Kendi kendime Dünyanın hakimi benim! Benimle kim boy ölçüşebilir? dedim. Tanrı bana, insanların en sefilini gönderdi. O savaşta yenilmiş bir esir, bir mahkum. Benden güçlü çıkıp beni vurdu. Beni tahtımdan etti, beni canımdan etti." Ömer Hayyam bu olayın ardından mı yazdı şu dörtlüğü? Zaman zaman bu dünyada bir adam kalkar, Şişinerek: işte buradayım! der. Kısa bir düş boyunca sürer zaferi, Ölüm gelmiştir bile ve: işte buradayım! der.
Reklam
Maksim Gorki'nin Yılan ve Şahin adlı şiirsel metninden...
Yılan bir türlü şahini anlayamamaktadır. ''Niçin bu tozun toprağın içinde karanlıkta kalmıyorsun da göklerde süzülüp cennete uçmaya niyetleniyorsun?'' diye sorar ona. ''Seni orada bekleyen tehlikeleri, pusuya yatmış olan gerilimleri ve fırtınaları bilmiyor musun, seni avlayıp hayatına son verecek olan avcının silahını görmüyor musun?'' Fakat şahin, yılanın söylediğini iplemez. Kanatlarını çırpar ve gökyüzüne doğru yükselir, cennete doğru uçtukça zafer şarkıları söylediği duyulmaktadır. Günlerden bir gün yılan şahini yerde görür; kalbinden akan kanlarla yere serpilmiştir. Yılan, ''Seni sersem, seni uyarmıştım,'' der hemen ona, ''sana burada, karanlıkta, tozun toprağın içinde güvenlikte kalmanı söylemiştim, kimse zarar veremezdi sana burada.'' Şahinse, son nefesini verirken söyler söyleyeceğini: ''Ben semaya çıktım, göz kamaştırıcı tepelerin üstünden uçtum, ışığa baktım, yaşadım, hayatımı yaşadım!"
Sayfa 5 - Agora Kitaplığı,1.Basım, 2006, Çeviri: Necmi Bayram, Maksim Gorki'nin Yılan ve Şahin adlı şiirsel metnindenKitabı okudu
Alparslan'in ölümü
Söylediği sözleri, o dönem tarihçileri şöyle naklettiler: "Geçen gün, yüksek bir yerden orduma bakıyordum. Ayaklarımın altındaki toprağın titrediğini hissettim. Kendi kendime Dünyanın hakimi benim! Benimle kim boy ölçüşebilir? dedim. Tanrı bana, insanların en sefilini gönderdi. O savaşta yenilmiş bir esir, bir mahkum. Benden güçlü çıkıp beni vurdu. Beni tahtımdan etti, beni canımdan etti." Ömer Hayyam bu olayın ardından mı yazdı şu dörtlüğü? Zaman zaman bu dünyada bir adam kalkar, Şişinerek: işte buradayım! der. Kısa bir düş boyunca sürer zaferi, Ölüm gelmiştir bile ve: işte buradayım! der.
Doğu Masalı
Bağdat'a yakın bir yerde, evliya olmakla tanınmış bir derviş gönlündeki yalnızlık köşesinde sessiz bir hayat sürüyordu. Çevre halkı, duasını almak için ona her gün erzak ve hediye taşımakta can atıyordu. Kutsal adam, kendisini her gün nimet ve iyiliklerine boğan Tanrının lütfuna teşekkürden geri kalmıyordu. "Ey Allahım, insan kullarına senin
Allah Hayy ve Lâyemut... Akıl ve ruhun kamaşma noktası... Tek tek ve kesik kesik fikir çığlıklarıyla konuşalım: Gaye!.. Evet!.. Bu kara toprağın karanlık dehlizlerinden geçmek. Evet!.. Hayy ve Lâyemut olanla ölümsüzlüğe ermek... Evet!.. Ebedî aydınlığa çıkmak:.. Evet!.. Bu dünyanın kendisiyle yalan, yaratıcısıyla doğru söylediği hayatı bulmak... Hayatı bulmak, hayatı... Hayat ismini verdiğimiz hayatsızlığın içinden, hayata geçmek... Gaye - İnsanı toprakta yatıyor. İyi ama, kara toprak ve içinde O... Bu nasıl geçiş?.. İşte kara toprakta... Bu gayeyi getiren, varlık gayesinin Gaye insan'ı Kara toprağa nasıl girer?.. Akıl!.. istersen çatla, zerre zerre infilâk et, kara toprağa kapanıp onu tırmık tırmık pençele! Ömer'in haberini duyunca kılıcını çekerken düştüğü bir lâhzahk hâl, hâlimiz... Ebu Bekr, nurânî teslimiyet ruhu; ona yapışalım. Kara toprak O'nu da alan kara toprak!.. O kapkara dudakların ki, konuşan, sırlara dil veren sıcak dudakları yemeğe mahsustur; onlar konuşsun! Ne o? Toprağın göğsü inip çıkıyor ve dudakları kıpırdıyor. Eğilin insanlar eğilin!.. Kara toprak konuşuyor. Kulağınızı onun göğsüne dayayın ve dinleyin!.. Kara toprak ses veriyor... Kara toprak Hayy ve Lâyemut'u anıyor. Kara toprak zikrediyor... Kara toprak Allah'ı anıyor...
Reklam
Nasıl ki en mutlu ülke az ya da çok ithalat yapması gerekmeyen ülke ise, iç zenginliği kendine yeten ve eğlenmek için dışarıdan az ya da çok bir şeye gereksinmeyen insan da en mutlu insandır; dışarıdan alınan pahalıya mal olur, bağımlılık yapar ve tehlike getirir, bıkkınlığa neden olur ve sonunda da, yerli toprağın ürünlerinin kötü bir ikamesidir. Ötekilerden, dışarıdan, hiçbir bakımdan çok şey beklenilmemelidir. Bir kimsenin, başkaları için ne olabileceğinin çok dar sınırları vardır: Sonunda herkes yine de yalnız başına kalır ve dahası, kimin yalnız olduğu da ayrıca tartışmalıdır; burada da, Goethe’nin genel olarak söylediği gibi, her olayda, herkesin sonunda kendi sınırlarına çekileceği doğrudur; tıpkı Oliver Goldsmith’in söylediği gibi: “Her yerde sadece kendimize emanet olduğumuzdan Mutluluğumuzu da kendimiz yapar ya da buluruz.”
Sayfa 24 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
309 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.