Topu topuna birkaç saat süren ve artık gerçekten sıkıcı bir rutine dönüşmüş olan düğün "töreniyle" ya da beyaz gelinliğin iyi pazarlanan sahte masumiyetiyle, bir şeylerin güvenceye alınabileceği yanılgısından kurtulmak gerekiyor.
Pdf
Hayat tahayyül edebildiğimiz kadardır. Bütün dünyası tarlasından ibaret olan köylünün gözünde, o tarla bir imparatorluktur. Caesar'ın gözünde ise azımsadığı imparatorluğu topu topu bir tarla kadardır. Fakir insanın bir imparatorluğu var, güçlü olanın ise altı üstü bir tarlası.
Reklam
Bir Fransız kumaş tüccarı İstanbul'a geliyor ve bir Osmanlı tüccarından külliyetli miktarda kumaş alımı yapıyor... Türk tüccar kumaş toplarını denklerken bir top kumaşı ayırıyor Fransız bunun sebebini sorduğunda o topun kusurlu olduğunu söylüyor. Fransız tüccar ise ziyanı olmadığını önemli olmadığını belirtiyor. "Osmanlı esnafı o kumaş topunu vermemekte yine de direniyor. Fransız'ın ısrar ettiğini görünce de durumu şöyle açıkladı: Benim malımın kusurlu olduğunu söyledim, bunu siz biliyorsunuz. Fakat onu kendi memleketinizde satarken, alıcılarınız kumaşın kusurlu olduğunu size söylediğimi ve uyardığımı bilmeyecekler. Böylece de ben bir bakıma sizin müşterilerinize kusurlu mal satmış olacağım. Neticede Osmanlı'nın gururu, şeref ve haysiyeti incinecek, Müslümanları hilekar zannedecekler. Onun için bu Saka topu asla size veremem."
Asgari müşterekte temsil ettiğimiz algı yumağı topu topu hislerimizin gör dediği kadardır.
“Senin baban yok. Biliyorsun değil mi? Öldü o.” Arkadaşım hiçbir şey söylemez, biraz duralar ve elindeki topu bırakır giderdi.
Reklam
Hepi topu aşk işte. Gelir, yaşanır ve günü gelince biterdi.
Hepi topu bu mu yani?
Onu endişe ediyorsun, bunu endişe ediyorsun. Ötekine takıyorsun, berikine takıyorsun. Şunu dert ediyorsun, bunu dert ediyorsun. O niye oldu, bu niye olmadı diye gece gündüz mutsuzluğa gark oluyorsun.Sonra, ölüyorsun. Hepi topu bu mu yani?
(…) bilinmeli ki Faust'un gerçek trajedisi onun ruhunu şeytana satması değildir aslında. Tra­jedi, hem de gerçek trajedi ruhumuzu satacak bir şeytanın olmama­sıdır. Yani malın alıcısı yoktur. Koyduğunuz ödül ne olursa olsun o son topu yakalamanız için kimse el uzatmaz size. Bir sürü sarsak kendine değişik havalar vererek alıcı pozunda ortaya çıkabilir bel­ki, hatta ufak tefek karlar karşılığında onlarla anlaşabilirsiniz de. Mümkün. Ün, para, kalabalıkların sevgisi de sunulabilir size. Ama bırakın doymayı, kedinin bile dişinin kovuğuna yetmez bunlar ve adınız Mikelanj, Goya, Mozart, Tolstoy, Dostoyevski veya Malraux ise, bakkalmışım meğer duygusuyla ölmek zorunda kalırsınız.
Sayfa 116 - Sel YayınlarıKitabı okuyor
Doğru.
Kusura bakmayın ama bizi çok fonksiyonlu ev aletleri gibi ek özelliklerle mezun etmiyorlardı hepi topu dört sene eğitim veren okullardan. Hem ayrıca sen üç yıllık başkası beş yıllık deneyim isterse nasıl iş bulacaktı yeni mezunlar?
Reklam
Topu topu üç beş kişi şehrin bir yerlerindeydik hep. Hiç olmadık bir zamanın içindeydik. En fazlası bir pencere açılıyordu belki. Ama Dünya hiçbir zaman kalabalık olmadı.
“Dünya dedikleri hepi topu bir göz kırpımı mesafeli rüya.”
Bilim tarihine baktığınızda, anlayamadığı meseleleri açıklamakta zorlanan bilim insanlarının, topu evrimsel sürece atmaları çok geçerli bir taktik olmuştur hep.
Topu topu bir günde bitirdim ömrümü
Fena ve fâni bir adamın, güzel ve bâki şöyle bir sözü var: Zulmün topu var, güllesi var, kal'ası varsa, Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır. Ben de derim: Ehl-i dünyanın hükmü var, şevketi var, kuvveti varsa, Kur'ân'ın feyziyle, hâdiminde de Şaşırmaz ilmi, susmaz sözü vardır, Yanılmaz kalbi, sönmez nuru vardır.
Resim