Arkadya yayınları ve yine müthiş kadın yazarlarından biri. Aslında savaş ve dönem konularının anlatıldığı hikayeleri çok sevmem. Ta ki Esaret Şehrinde Bir Kitapçı ile karşılaşana kadar. Adeta o zamana gidiyor, acının, korkunun ve ölümün kokusunu alabiliyorsunuz. 1940 lı yıllarda Matilda ve 2018 yılında Grace ile yolculuğa çıkıyorsunuz. Matilda ve Hans'ın çocukluktan gelen aşkı yıllara meydan okuyan türden. O dönemde yaşananlar o kadar gerçekçi o kadar büyüleyici anlatılmış ki yaşıyorsunuz sanki. Bir kadının cesaretini, kızını bulma çabasını ve esir düşen aşkı ile kavuşmasını okurken gözleriniz dolacak. Yıllar sonra Amerika'da izlerini buldukları torunları Grace'nin miras kalan kitapçı için Almanya'ya gelmesi ile devam eden Archie ile taçlanan aşkları ve torun-büyükbaba buluşması Sharı'nın kaleminden ustalıkla dökülmüş. Savaş hangi yılda yaşanırsa yaşansın yine savaş... Masum insanların acımasızca katledildiği, ölüme terk edildiği bir dünyada yaşamak yeterince acı. Hikayenin mutlu sonla bitmesi kadar güzel bir şey olmasa gerek. Keyifli okumalar...
Engelleri Aşmak
Asıl engeller zihinsel engellerdir. Onları aşmak fiziksel engelleri aşmaktan daha zordur.hem engelleri aşabilmek hemde engellemeleri aşabilmek gerekir. Önyargıların olduğu ya da fitnenin kol gezdiği bir dünyada doğmuştu Halil. İstenmeyen bir bebekti. Umay anası onu kızılelma için büyütüyor, devralmalar geçtikçe başka başka engelleri aşması
Gerçek olmayan olaylara, hikaye türeterek yazılmış bir ?
Öncelikle bahse konu kitap ile aynı isimde filime de uyarlanmıştır. Youtube üzerinde var. Ancak kitapta , ailesi hakkında anlatılanları aile bireyleri yalanlayarak yazar ve film yapımcısı hakkında dava açmıştır.
1993 - 1994 yılında okumuş olduğumuz kitap, o günün televizyondaki yayınlanan tartışma programlarında dahi çıkmıştır. Yazar
104 syf.
8/10 puan verdi
Kendi kendine adım atmak isteyenler için başlangıç adına güzel bir kitap. Kısa olmasından dolayı da gerçekten dikkati asla dağıtmıyor ve bitirmeyi sağlıyor. Bu da depresyın vb şikayetleri olanlar için ayrı bir artı.
Saygı duyduğum ve kitaplarını okuduğum beğendiğim yazarın subjektif tespitlerini okudum.
Kafasına göre yorumlarını, tarihçiye hiç yakıştıramadığım duygusal tespitlerini, savaşı, işgali, topraksal genişlemeyi salt başarı olarak tanımlama sabitliğine şahit oldum. Kardeş, evlat, torun katlini "beğendiği" padişah yapınca iyi devlet adamlığı, gereklilik aksi ise facia, kötü devlet adamlığı olarak tanımlamasına ağzım açık kaldı.
Din ve milliyetçilik şovu...
Yayınevinden okuduğum ilk gotik bir hikaye.
Kapağını kapattıktan sonra biraz ürperdiğimi söylemeden geçemeyeceğim
İspanyol Yazarımız Layla Martínez'in, sıkıcı olmayan, Betimlemesiz fakat akıcı olan bir kalemi var. En beklenmedik anlarda kendini gösteren gıcırtılar, varlıklar ve seslerle dolu rahatsız edici bir eve götürüyor.
Küçük bir ev düşünün, aileden miras kalan tek varlık. Evde yaşayan dört neslin içeride yaşadığı şeyler hiçte kolay değildir bunları bize aktardıklarında ise geçmişe dönüp olayların nasıl bu hale geldiğini öğreniyoruz.
Savaş , yoksulluk, nefret ve adaletsizlik ile dolu olan dört neslin yaşadıkları büyükanne ile başlayarak torun ile tamamlanmakta diyebilirim. Aynı evde Birbiri ardına verilen gizemli kayıpların ardından büyükanne zamanında yaşadığı haksızlıklar, zulümler korku ve şiddet dolu olayları anlatırken, torun ise aynı kaderin mirasını günümüze taşıyor. Peki evin annesi nerede? Bunu da kitabı okurken göreceksiniz
Yazarımız, o döneme ait İspanyolda olan haksızlığı, cinsiyet ayrımını, verilen iç savaşların, sınıf ayrımına varıncaya kadar ele alıp yazmış.
Yazarın büyükannesinden duyduğu gerçek üstü olaylardan esinlenerek yazdığı bu kitabı okurken gerileceğinizi unutmayın. Derin bir kaleme, anlamak istemeyene zor fakat olaylar gün ışığına çıktığında tüyler ürpertici bir eser. Yazarın kalemini sevdim. Olayları, verdiği mesajlar ile okunmaya değer bir eser çıkartmış.
