çiçeğim,
Buralar soğuk bir matem havasına büründü sensiz. Yazıp çizip karalıyorum durmadan yokluğunun gölgesinde. Hayır, hayır… sana gel demiyorum. Sana sensizliğin bana bıraktığı acıdan bahsediyorum. Gitmelerin bu denli kalp burktuğunu, bir odaya bile sığamaz hale getirdiğini bilmezdim. Sayende çiçeğim, o da sayende tıpkı birçok şey gibi. Sana kızmıyorum, sanırım artık kırgın da değilim. Anlasana! İçim toz toprak içinde seni sevmeyi bırakmaya çalışıyorum! Nasıl bir ağrıdır bu, içimde fırtınalar koparken seni sevmeyi bırakmaya çalışmak. Bak yine yarım sözlerim, yine dağınık bir yerde bıraktım kalemimi yere. Biliyorum tekrar ve tekrar bahsedeceğim sana, bıraktığın bu acıdan. Şimdi durma zamanı… Durmak zamanı.
Rüya Bu ya
2. Size bu akşamı hazırladım ayıp mı oldu dersiniz şu küçük yağmuru kirpiklerinizde parlayan iki üç ağaç buldum getirdim / ıhlamur ağaçları komşulardan öğrendim bunları severmişsiniz size bu akşamı hazırladım
Sayfa 24 - Türkiye İş BankasıKitabı okuyor
Reklam
"Eskiden olsaydı Ayşe bu sözlere gönlünün ta içinden kırılırdı. Fakat gönlü kırıla kırıla toz haline gelmiş, kırılacak tarafı kalmamıştı."
Sayfa 66 - Ötüken YayınlarıKitabı okuyor
Dolma kalemimize kan doldurup yazacağız bu satırları.
Ve ben, bir avuç toz olduktan sonra bile, senin destanın ağızlarda dolaşacak..
Sayfa 52 - İletişim Y.Kitabı okuyor
Savaş mekanizmasını kumanda eden askerî ve sivil kurumlar uyumamış, bizim ütopik hayallerle başımız dönerken onlar halkın büyük çoğunluğunu etki altına almak için barış döneminden mümkün olan en etkin biçimde yararlanmışlardı. Bu durum önceden hazırlanmış ve ateşe hazır hale getirilmişti. Şu anda bile, deneyimli propaganda mekanizmamız sayesinde halk arasında devlete itaat duygusu olağanüstü boyutlara ulaşmıştı ve oturma odalarımızdaki radyolardan seferberlik ilan edildiğinde en küçük bir direniş olmayacağı gerçeğiyle yüzleşmek zorundaydık. Bugün insanlar, kendi iradesi olmayan toz zerrecikleri gibiydiler.
Sayfa 9
Başım toz duman olur Dilim feryat figan olur Halim perişan yaman olur Kara geceler..
Reklam
İçini rüzgara versen toz kalkmaz böylesine boş yaşadın hayatı
ama sen yoksun artık gittiğin günden beri karardı dünyam söz geçmeyen bir kalbim var artık artık çamur yağıyor gökten ve ıslanıyorum afrikadan gelen toz yakıyor ciğerlerimi nefes alamıyorum içimi yeşerten gülüşün yok artık pesimisti dizginleyen saçların yok artık yüzümü hatırlatan yüzün yok artık gözlerin kalır mı onlar da gitti ne sen kaldın ne de hayalin ne dervişler kaldı ne masum çocuklar kelebeğin ömrü kadar artık iyi günlerim isyankar tavrım bu başımı yiyecek dön artık korkuyorum
Murat Adatepe

Murat Adatepe

@madatepee
·
24 Nisan 01:21
ne kadar masumdum oysa severken seni gülüşünle dolardı yüreğime dünya sahil kenarında kulak tırmalarken vapur düdüğü hınca hınç insanlar savrulurken meydana dalgınlıktan atlayınca yola yediğimde en okkalı küfrü bir saçak altında sağanaktan saklanırken yalnız seni düşünürdüm hep hayaline tutunurdum ve hep iyi bir insan olurdum çocuk sevindirir hayvan başı okşardım kalbim pîrüpak olurdu seni severken yüzümde bir nur hatrımı sorardı dervişler
198 syf.
9/10 puan verdi
Başlığına bakıp çocuk kitabı denilip aldanilmaması gereken başlıca kitaplardan biri diyebilirim. Hem kitabını okudum hem de filmini izledim her ikisi de konuyu oldukça güzel yansıtmakta. Önce kitabı okumak her zaman daha avantajlı. kitapta daima ayrıntılı bir şekilde duyguları daha iyi anlayabilmekteyiz. Kitapta Yahudilere yapılan soykırımı bununla birlikte nazi kamplarinda yapılan işkenceler anlatılmakta. Filminde de aynı zamanda bir çocuğun gözünden her seyin ne kadar da toz pembe olabileceği görülmekte aksi böyle olmasa da. Kitabın asıl karekterleri Bruno ve shmuel adındaki iki çocuktur. Yaşları aynı olmasına rağmen shmuel yahudi olduğu için aralarında bir çok fark vardır. Bruno büyük bir evde son derece rahat bir yaşam sürerken shamuel ise kampta babasi ile birlikte köle gibi çalıştırılan, dövülen br çocuktur. İkinci dünya savasindan sonraki soykırımı başarılı bir şekilde ele alan bir kitap. Okunması ve okutulması gerken bir eser.
Çizgili Pijamalı Çocuk
Çizgili Pijamalı ÇocukJohn Boyne · Tudem Yayınları · 202138,8bin okunma
Ve derler ki toz gibi savrularak gelen aşığın hali, sevdiği karşısında toprak gibidir; Toprak olsam der aşık olan, baştan aşağı toprak olsam...
Reklam
Kimse toz konduramaz Kesip attığımız tırnağa bile Sen en güzel kızısın Bütün galaksilerin Bense tozuyum artık Akkor tozuyum Prometheus'u yakan Kara sevdanın... Ne alnımızda bir ayıp Ne koltuk altında Saklı haçımız Biz bu halkı sevdik Ve bu ülkeyi. İşte bağışlanmaz Korkunç suçumuz...
Ahmed Arif
Ahmed Arif
“Yaşamlarını ofiste klavye tıkırdatarak geçiren o dalgın, soyutlanmış insanları düşünüyorum. Dedikleri gibi “bağlılar”, peki ama neye? Saniyede bir değişen enformasyona, imaj, sayı, tablo, grafik seline bağlılar. İşten sonraysa doğru metroya veya otobüse giderler, yani hep hıza bağlıdırlar; bu sefer bakışlar telefon ekranına mıhlanır, parmaklar hafifçe de olsa hâlâ hareket hâlindedir, mesajlar, görüntüler akmaya devam eder. Ve daha günü görmeden akşam olur. Sıra televizyondadır, alın size bir ekran daha. Peki bu insanlar hiç toz kaldırmadan, birbirleriyle temas etmeden hangi boyutta, hepsi birbirinin aynı hangi mekanda, yağmurmuş güneşmiş hiçbir şeyin fark etmediği hangi zaman diliminde yaşıyorlar?
Hayatın maratonu ve monotonluğunda kaybolmayalım biz… Toz zerrecikleri bile anlam kazansın… Her ışık hüzmesi hayran bıraksın, her esinti sadece tenimizi değil ruhumuzu da okşasın. Her dalga sıkıntıları alıp uzaklara götürürken bize huzur getirsin. Kuşlar bu defa uyum içinde ötsün, herkese gürültü gelen bize tatlı bir melodi gelsin. Herkesin basıp geçtiği o kurumuş yaprağa biz durup bakalım, şekli bize bir şeyleri anımsatsın. Başkalarının fal için yolduğu papatyaları biz koparmaya kıyamayalım… Her zaman etrafımızdaki güzellikleri keşfetmek için bakalım dünyaya . Yarışmayalım hayatla; varsın biraz ağırdan alalım, anın tadını çıkaralım. Güneş asla erkenden doğmak için acele etmez, çiçekler vaktinden önce açmaz, biz de her anımıza aynı kıymeti verelim. Elbet her gün birbirine benzer ama biz hep biraz çılgın olalım, biraz beklenmedik, biraz farklı, biraz eğlenceli… Her gün aynı saatte aynı şeyleri yesek bile her defasında farklı olsun bizim için.
Ahh sesi bir ömrün virgülüdür, Tıpkı şiirde dendiği gibi; Otlukbelinde yürürken toz çıkaran iki kirpi gibi, Tarihte kimse bizi hatırlamayacak.
Resim