Gönle keder girince,
Sevinç geri gelmez ki!
Eğer düşersen bir kuyuya,
Kimse susamaz,
Su içmeye gelen olmaz ki!
Sırtımda azığım,
Ayağımda eskimiş ayakkabılarım;
Tozlu yollar dumanlanır dururda
Geçen yıllar geri gelmez ki!
Coğrafyaya, mekana dair bir bağlanma, bir aidiyet duygusu yok bende. Zihnimi eşiyor, hafızamı yokluyorum. Hep yollar, kıvrılıp giden tozlu yollar, eski dökülen otobüsler, kamyon karoserleri, tren rayları, vagonlar, kurum, is...
Gerçekleşmesini dilediği şan, ölümüyle zorla elde etmek istediği ölümsüzlük adının yanından geçip gitmişti. Kaderi, kayıtsız olayların tozlu enkazın altında kalmıştı. Çünkü dünya tarihi davetsiz misafirleri tolere etmez, kahramanlarını kendi seçer, işi olmayanları tüm çabalarına karşın merhamet göstermeden geri yollar; talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen
biri, artık arabaya yetişemezdi.
Kaderi, kayıtsız olayların tozlu enkazının altında kalmıştı. Çünkü dünya tarihi davetsiz misafirleri tolere etmez, kahramanlarını kendi seçer, işi olmayanları tüm çabalarına karşın merhamet göstermeden geri yollar; talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen biri, artık arabaya yetişemezdi.
Taşra sessizliği diye bir şey var, bu sessizliğin içinde tozlu yollar, yıkık dökük ama bir kenarı çiçekli evler ve güneş dolanır sadece. Zaman şehirdeki gibi hızlı akmaz Anadolu’da, yollarda sürünür saatler.
GÜL ŞİİR
Geceyarısı, karanlık bir bozkırda
Işıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım
içinde onca insan, içinde dünya...
Soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum
Ve bilmeyen sonsuzluk nedir,
Haklı olan kim bu kargaşada?
Ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir
Ucu bucağı olmayan bu çığlığın
Ortasında nasıl barışılabilir?
Anlamak