Birkaç saat sonra Haydar Paşa Tren Garı'na gideceğim artık nasibimize hangi şehir düştüyse oraya gitmeye...
Sayfa 18
96 syf.
·
Puan vermedi
Çok ilginç bir hikayesi var şiirin
nurullah genç 72 saatte neredeyse hiç uyumadan ve erzurum garında yürüyerek, dolaşarak bu şiirin 2.bölüm olduğu totalde 3 bölümden oluşan bir şiir yazmış. yurt saat 18.00 de kapandığı ve kendisi inşaatta çalıştığı için yurda son giriş saatine yetişemiyormuş.akrabalarında kaldığı olmuş fakat bir süre sonra bu durumdan rahatsızlık duymuş olacak ki onlara gitmeyi istememiş. yine yurdun kapanış saatine yetişemediği bir günde ne yapsam diye düşünürken erzurum tren garı ve orada çalışan arkadaşı nedim gelmiş aklına. hemen gitmiş gara nedim'i bulmuş. nedim'e durumu açıklamış.nedim de gardakilerle konuşmuş ve elinde bir yastık ve battaniyeyle geri dönmüş. ona garda bulunan banklardan birini ayırdıklarını söylemiş.ondan sonra yurda yetişemediği günlerde orada kalmaya başlamış. 1986 'ya kadar böyle devam etmiş fakat bu şiiri o zaman değil daha sonra tren garına özellikle giderek o günlerin etkisiyle yazmış. bir de bu şiirin yüreğinde yeri ayrıymış
Siyah Gözlerine Beni de Götür
Siyah Gözlerine Beni de GötürNurullah Genç · Timaş Yayınları · 20221,386 okunma
Reklam
·
Puan vermedi
"Çankaya" İncelemesi: Türkiye'nin Ruhunu Aydınlatan Bir Eser
Falih Rıfkı Atay'ın kaleminden çıkan "Çankaya", Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarını mercek altına alan, büyüleyici bir eserdir. Atay, kalemini Türk edebiyatının zirvesine taşımış bir yazar olarak, bu kitapta sadece tarihi bir anlatı sunmaktan öteye geçerek, Türkiye'nin ruhunu ve toplumsal dokusunu derinlemesine
Çankaya
ÇankayaFalih Rıfkı Atay · Pozitif Yayınları · 20233,757 okunma
272 syf.
·
Puan vermedi
 DAĞA ÇIKAN KURT     Dağa Çıkan Kurt öyküsü, Milli Mücadele yıllarının panoramasını gözler önüne sermektedir. Hikâyenin başlangıcında yazar, Fransız bir sanatçının şiirinin çıkmasını beklemektedir. Bunun etkisinde kalarak rüyaya dalmaktadır. Rüyasında, işlerin sarpa sardığı bir orman görür. Ormandaki hayvanlar arasında mücadeleler yaşandığını
Dağa Çıkan Kurt
Dağa Çıkan KurtHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 2021408 okunma
Eğer sen yine İstanbul'san Kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan Sirkeci garı'nda tren çığlıklarıyla bıçaklanıp Intihar dumanlari içindeki haydarpaşa'dan Anadolu üstlerine bakıp bakıp Ağlayan Sen eğer yine İstanbul'san Aldanmıyorsam Yakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsa Kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar Yine senin emrindeyim Utanmasam Gözlerimi damla damla kadehime damlatarak Kendimi yani şu bildigim Attila İlhan'ı Zehirleyebilirim
ANSIZIN ay düşünce denize seni hatırlarım ince ince yağan yağmur, iskeleye yanaşan vapur haydarpaşa garı seni hatırlarım. ay düşünce denize kalbim çarpar, telaşlı bir kuş olur, siyahlar içinde bir kadın ve yakasında ipiri kırmızı bir gül seni hatırlarım. ay düşünce denize söylenmemiş sessiz bir şarkıydım, tozup giden bir ilk kar solgun begonya kalkmak üzere bir tren seni hatırlarım.
Sayfa 197Kitabı okudu
Reklam
Tren garında her hafta aynı saatte beklediğimi bilmediğin için mi gelmiyorsun, oysa daha bir gün öncesinden kolalıyorum gömleğimi. Her hafta kitaplığın tozunu alıyorum mahçup olmayayım diye, en alttaki kutuda 90'ların müzik kasetleri var, seversin diye hepsini aldım, en üst rafta Cemal Süreya'nın Sevda Sözleri senin adına imzalı... Şarap mahzeninden aldığımız kırmızı Alman şarabı hâlâ duruyor, bugün hesap ettim 17 yıl geçmiş üzerinden. Geldiğinde, bir kadehlik oturup yaşanmamış günleri yâd edeceğimiz köşe hazır, fırından yeni çıkmış baston ekmeği ve en sevdiğin peynirleri alırım, cevizlerin yanına narı tanelerim.. Bu satırları tren garında yazıyorum sevdiğim. Tren geldi. Birazdan gideceğim ama haftaya mutlaka görüşürüz. 2002 Tren Garı Rauf.
hep yanıldık mı kimbilir inanmak gelmiyor içimden o yanlış tren bindiğimiz midir azala azala unutulduğumuz hani leipzig garı'nda biten yine yanlış mı yaşıyoruz karanlığımızı avuçlarımıza öksürerek
Sayfa 79 - Yanlış Yaşamak
" Hayat bir tren garı, giden vagonlarda herkesin kendi içinde yol aldığı yaşamıydı. "
Akşamlar erken çöker buralara... Karpuz, peynir gibi lezzetli, Tren garı gibi hüzünlü.. El ayak çekilmiş sanki sokaklardan, Ben gecelere düşman, Mum ışıklarında pervane gibiyim.. Şairin dediği gibi; "Noktaları takip et. Beni bulacağın yer, satır aralarıdır."
Sayfa 72
Reklam
136 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Bu nasıl bir kalemdir?Nasıl ruha işlemektir?Acıyı buram buram göğsünüzde hissediyorsunuz.Etkisi uzun sürecek ve tekrar tekrar okunmak istenecek bir kitap. İddia ediyorum ki bu kitap herkes tarafından okunmayı haketmektedir.Burdaki herkesin altını doldurmak isterim.7 yaş ,70 yaş,evli,bekar,tahsilli,tahsilsiz,kadın,erkek,ev hanımı,doktor,çiftçi,tostçu ( bu liste uzar gider) ayırt etmeksizin herkes okumalıdır. Okurken yaşanılan acıyı pek hissedemedim diyen çıkmaz sanırım.Savaş kitabı olmasına rağmen savaşla ilgili tek bir sahne anlatmadan,savaşın geri planını öyle güzel işlemiş ki Aytmatov. 2.Dünya savaşının Almanya-Rusya cephesinde kaybettiğimiz nice Kırgız Türkü’nün ruhları şad olsun. Geride kalan Tolganay ve Alimanın yaşadığı acı ve acıyı kabullenme şekilleri beni derinden sarstı.Türk sineması izler tadında,okurken o tarla,tren garı,biçer dövere konulan çiçek,gelen şehit haberleri,doğum sahnesi hepsi o an ordaymışsınız gibi hissettiriyor. Günümüzde gelin-kaynana iliskilerine bakınca bu ne yüce gönüllü iki kadın diyeceğiniz Tolganay ve Aliman beni çoğu yerde ağlattı. İncelemeyi okuyan sevgili kitap sever hala eğer Toprak Ana’yı okumamışsan hiç bekleme hemen oku!Keyifli ,elden elden yayılan bir okuma olması dileğiyle…
Toprak Ana
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202260,7bin okunma
Sirkeci Station anno 1890
“Sirkeci Garı 1890’da açıldı. Ama en şaşaalı günlerinde bile hakkında birkaç kelime eden pek olmadı. Londra’nın St. Pancras ya da Budapeşte’nin Keleti Garlarında tren yolculuğu bir kreşendoyla, simballerin şangırtısıyla sona eriyordu. Oralarda vagon tekerleklerinin gıcırdayarak durduğu yüksek tavanlı muazzam garlar, daha da görkemli bina cephelerinin sıralandığı sokaklara açılırdı. Oysa Sirkeci daha ziyade pes perdeden bir finaldi. Trenler Osmanlı sınırına vardıklarında, kalitesiz raylar ve bakımsız hatlar yüzünden yavaşlar, kaplumbağa hızıyla gitmeye başlardı. Agatha Christie transkontinental ekspresle yaptığı yolculuklarından birinde, trenin hızının ‘allegro con furore’den ‘legato’ya dönüştüğünü gözlemlemişti. Amerikalı romancı John Dos Passos ise 1921 yazında İstanbul’a vardığında, önceleri trenin bir ara istasyonda durup başka bir trenin geçmesini beklediğini düşünmüştü. Sonra da şöyle demişti: ‘Yoksa burası mı? Yo hayır, evet.. burası Konstantinopl.”
-Bugün masal anlatmak gelmiyor içimden. Kafamın içi tren garı gibi, trenler kalkıyor, varıyor, gümrük kontrolü, sınır başmüfettişi vizeme gözünü dikiyor fakat bu kez doğru, buyurun, işte burada: "Evet, doğru, gardan çıkış bu taraftan." "Lütfen Başmüfettiş Bey, benim için kapıyı açma nezaketini gösterebilir misiniz, ben açamıyorum da. Acaba [...2 sözcük karalanmış...] Milena dışarıda beklediği için mi bu kadar güçsüzüm?" "Ah, lütfen" diyor başmüfettiş, "bunu bilemedim." Ve kapı ardına kadar açılıyor-
349 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.