"Henüz çoğu birlik taarruz düzeni alamamış olduğu için burada vakit kaybetmek istemeyen Sarışın Kurt ateş hattına, 11 Tümen cephesine gider ve Yarbay Ahmet Derviş Bey'in gözetleme yerinde kumandayı eline alır."
Başkomutan Zafertepe'dedir!
Aynı dakikalarda her yönü denediği halde kapandan çıkış bulamayan General Trikupis çaresizliği yaşamaktadır.."
"Sabaha karşı Muzaffer Kılıç yanına geldiğinde Mustafa Kemal Paşa tıraşını olmuş, eldivenleri elinde, tabanca kemerini kuşanmaktadır.
"Hazır mıyız çocuk?
Hazırlıkların tamam olduğunu öğrenince çadırından çıkar.
Soğuk Afyon gecesinin sessizliğini Mustafa Kemal Paşa'nın kendinden ve ordusundan emin sesi bozar. "Allah Türk milletini ve ordusunu siyanet edecektir!"
Ve sakin, soğuk Afyon tepeleri o anda sarsılmaya başlar.
15 inci Tümen cephesinden 150 mm'lik bir obüs seher sessizliğini bozar!
Trikupis'i günlerdir uykusuz bırakan, bir milletinse hasretle beklediği fırtına kopmaktadır.
Bu kopan fırtına, Türk ordusudur..."
“Mart ayında, çoktanberi et yememiş olduğumuz için, o zamanki Kurmayımla beraber et yemek ihtiyacını duyduk ve ertesi günü yemekte kaynamış otumuz vardı ve biz bunların yabani hindiba olduğunu sanıyorduk.
Yemekten sonra yazıhanemde her zamanki on dakikalık uykumu almak istedim, fakat bu defa bir saat uyumuşum ve güçlükle uyanabildim. Kurmayım odama geldiği zaman ona bu hadiseyi anlattım ve o da bana gerek kendisinin, gerekse de diğer subayların da başından aynı olayın geçtiğini anlattı.
Başlangıçta bu hadiseyi nasıl izah edeceğimizi bilmiyorduk, fakat sonra sebebini anladık.
Bizim hindiba sandığımız ot, Afyonkarahisar' a ismini veren bu bölgede çok miktarda ekilen ve lezzet bakımından hindibaya benziyen Afyon imiş. Üzeri çizilince, çizilen yerlerden afyonu ihtiva eden bir sıvı akar.
Bir gün, Afyon Türk belediye başkanı beni ziyaret etti; kendisine başımızdan gelenleri anlattım. o da bana, bu otu yiyenin iyi uyuduğu cevabını verdi.
Öylesine kibirlidir ki ne cephedeki Trikupis'in uyarılarına kulak verin ne de Türklerin taarruza geçme olasılığına kafa yorar. Bu gereksiz özgüven nedeniyle ordusunun yok oluşunu İzmir'den izlemek zorunda kalacaktır.
Trikupis sana(Mustafa Kemal'e) sordu: "Siz bu harbi nereden idare ediyordunuz?"
Senin karargâhını Afyonkarahisar açıklarında sanıyordu... Sen, düşünceli gözlerin dalgın:
"İşte tam o süngülerin parladığını söylediğiniz yerde, askerlerin yanında idim" dedin.
Gerçi esir generallerin sırtları bizlere dönüktü fakat bizler başlarımızı merakla sarkıtıp onları iyice görebiliyorduk. Senin böyle cevap verdiğini işitince Trikopis hayretten ve saygıdan ayağa kalkıp selamlayacak gibi; "İşte harp böyle kazanılır. Yoksa beş yüz elli kilometre uzakta, durum gözle görülüp hükmü verilmeksizin bir harita üzerinde pergelle ölçülerek yattan idare edilmez, dedi.
Türk Halkının ve Hükümetinin
Cumhuriyet bayramını kutluyoruz.
-Yunanistan Dışişleri Bakanlığı
Bağımsızlığının 99. yılını kutlayan
Türkiye'deki dostlarımızın Bağımsızlık Günü kutlu olsun.
-Israil Dişişleri Bakanliğı
..
..
..
Aklıma, esir alınan Yunan General Trikupis'in 10 Kasım günlerinde Atatürk'ün Selanik'teki evini ziyaret etmesi geldi. Bu linkten de Trikupis ile yapılan söyleyişi dinleyebilirsiniz.
youtu.be/GS6lNxl_RnQ