Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Samuel Beckett
20. yüzyılın yetiştirdiği en çarpıcı aydın kişiliklerden... Film yıldızı olabilecek düzeyde yakışıklı olmasının yanında, ünlü Trinity College'ın parlak öğrencilerinden, başarılı bir sporcu, yaman bir satranç oyuncusu, dil öğreniminde benzersiz yeteneği olan, buna karşın, dil kullanımında savurganlığa karşı çıkan bir anlatım ustası. Hiçbir ödülün peşinde değilken, 1969 Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi olmuş ve ödülü almaya gitmemiş bir özel insan...
Türklerin tek Tanrıcılığı,
Eski Türk'ün kafasında, mekânı göklerde olan, cisim (madde) hâline sokulamayan bir tek tanrı inancı mevcut bulunuyordu. 790'larda Tiflisli St. Abo, Hazar Türklerinin «bir yaratıcı Tanrı» tanıdıklarını söylemiş, Hazar hâkanı 862 yılında Bizanstan gelen St. Kyrill ile görüşürken Hristiyanlarca tanrının «üçlü kişiliği»ne (Trinity) inanıldığı hâlde, kendilerinin tek Tanrı'ya iman ettiklerini bildirmişti. İbn Fadlan (10. yüzyıl) şöyle diyordu: «Oğuzlardan biri, haksızlığa uğrar veya başına hoşlanmadığı bir iş gelirse, başını göğe kaldırır ve: «Bir Tanrı» der, bu, «Bi'llâh vâhid» (Allah bir) demektir.» «Yine Oğuzlardan biri bana: Sizin rabbinizin kadını var mı? diye sordu. Hemen tövbe ve istiğfar ettim. O da benim gibi yaptı, tövbe ve istiğfar etti». 13. yüzyıl Uygurlarına âit diğer bir müşahede de bu yönden dikkat çekicidir. Rubruquis, bir budist tapınağında bir Uygur ile konuşuyor : Tanrıya inanıp inanmadıklarını sordum. Cevap verdi: «Bir Tanrıya inanırız.» Devam ettim : «Tanrı bir ruh mudur, yoksa cisim midir?» Cevap : «Tanrının ruh olduğuna inanırız». Sual : «Hiç insan biçimine girdiğini tasavvur eder misiniz?» Cevap : «Asla!»
Sayfa 59 - Kültür Bakanlığı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
At some times...kings were conceived in the figure of Christ the son, at others in the figure of God the father. And in England...the king's government endowed him with all the attributes of divinity...Like God he was omnipresent, for in himself he constituted the "body politic" over which he ruled. But like the son...he had a "body natural"...and the two were inseparable like the persons of the Trinity. (Bazı zamanlarda...krallar Tanrı'nın oğlu İsa figüründe, bazı zamanlarda ise Baba Tanrı olarak tasavvur edilirdi. Ve İngiltere'de....hükümet, kralı, kutsallığın tüm özellikleriyle donatmıştı. Tıpkı Tanrı gibi kral da her zaman ve her yerdeydi; çünkü o, yönettiği "siyasi bünyeyi" oluşturmaktaydı. Bununla birlikte tıpkı oğul gibi "doğal bünye" sahibiydi ve bu iki bünye kutsal üçlemenin kişileri gibi birbirinden ayrılmazdı.)
Even Augustine, who participated in the struggle against Arianism, concedes in The Confessions that he has not penetrated the mystery—“the Trinity appears unto me,” he writes, “in a glass darkly”—and he doubts that anybody else has a much better grasp. “Which of us comprehendeth the Almighty Trinity?” he shrugs. “Rare is the soul which while it speaks of It, knows what it speaks of.”
Hiroşima ve Nagazaki
Atomu parçalamanın büyük miktarda enerji açığa çıkaracağı genel olarak biliniyordu; Leó Szilárd 1933'te nükleer zincir reaksiyonu için gerekli olan bir çalışma modeli tasarladı. Szilárd barışsever biriydi fakat böyle bir silahı Nazilerin daha önce tasarlayacağından korktuğu için Albert Einstein ile Başkan Roosevelt'i, Robert Oppenheimer'ın başı çektiği uluslararası bir girişim olan Manhattan projesine yatırım yapmaya ikna etti. 16 Temmuz 1945'te New Mexico'da gerçekleştirilen Trinity Denemesi ile atom çağı başladı; Roosevelt, Einstein'ın testi ıssız bir adada yapıp Mihver Devletlerini masada teslim olmaya davet etme teklifini gerçekleştiremeden öldü. Halefi Harry Truman, bu yeni silahı doğrudan kullanmanın Pasifik savaşını daha hızlı bitireceğine karar verdi. 6 ve 9 Ağustos'ta Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki şehirleri bombalandı. En az iki yüz bin kişi hayatını kaybetti, Japonya 2 Eylül'de teslim oldu. Gizliliğe rağmen Rusya 1949'a doğru kendi atom bombasını yaptı. Einstein, Oppenheimer ve diğerleri hayatlarının geri kalanını nükleer silahların yaygınlaştırılmasına karşı mücadele vererek geçirdiler.
Sayfa 352 - Kronik KitapKitabı okudu
Hadi, biz dil bilmez saftirik Türkler, çoluk çocuk gider avuçlarımızı patlatırız Küçük Çiftlik Park'ta 2012'de, sonra Ülker Spor ve Etkinlikler Salonu'nda 2016'da, ondan önce Parkorman'da 2008'de ve daha kim bilir nerelerde, ne zamanlarda da, Chris de Burgh neden bu kadar nobrandır? Eyyubi'yi hayırla yad eden
Reklam
Peki ne işle meşgul bu iblisler? Mailemza Kramer ve Sprenger şöyle diyor: "şeytanlar... insanlarla doğrudan çiftleşip gebe kalmak ya da gebe bırakmak; insan elde edip iblise dönüştürmek işleriyle uğraşırlar." Ortaçağda iblislerin yapay dölleme yaptıkları düşüncesi, On the Trinity (Üçleme Üzerine) adlı eserinde "iblislerin ele
Sayfa 104
Manhattan Projesinin başındaki bilim insanı olan Robert Oppenheimer 1945 Temmuzundaki ilk atom bombası denemesinden (Trinity nükleer denemesi) iki yıl sonra şunları söylemişti:" Dünyanın artık aynı olamayacağını biliyorduk. Bazıları güldü, bazıları ağladı, insanların çoğuysa sessizdi. Hindu yazıtı Bhagavad-Gita'daki bir sözü hatırlıyorum,'Şimdi ben Ölüm oldum; dünyaların yok edicisi.'"
Sayfa 137 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Newton
Üstün zekasına rağmen, özel ilgi alanlarının yalnızca bir kısmını gerçek bilim dalları oluştururdu. Çalışma hayatının en az yarısını simyaya ve çeşitli dinsel uğraşlara ayırdı. Bu konulara basit birer hobi olarak değil, bütün içtenliğiyle kendini adayarak eğilirdi. Ariusçuluk denilen, tehlikeli derecede heretik (sapkın) bir mezhebin gizli yandaşıydı. Bu mezhebin başlıca esası, Kutsal Üçleme'nin (Teslis) var olmadığı inancıydı. [Newton'ın Cambridge'deki fakültesinin Trinity (Teslis) adını taşıması ilginç bir rastlantıdır.] İsa'nın ne zaman geri geleceğine ve kıyametin ne zaman kopacağına ilişkin matematiksel ipuçları yakalayacağına inanarak, Hz. Süleyman'ın Kudüs'teki kayıp tapınağının zemin planını bıkmadan usanmadan incelemiş ve bu süreç sırasında, orijinal metinleri daha iyi tarayabilmek için kendi kendine İbranice öğrenmişti. Simyaya da aynı coşkuyla meraklıydı. 1936'da ekonomist John Maynard Keynes, Newton'ın notlarıyla dolu bir sandığı açık artırmayla satın aldığı zaman, bu notların optiğe ya da gezegenlerin hareketlerine yönelik karşı konulmaz bir merakı değil, adi metallerin kıymetli metallere çevrilmesine yönelik kararlı bir arayışı yansıttığını hayretle keşfetti. 1970'lerde Newton'ın bir saç teli üzerinde yapılan analiz, saç telinin doğal düzeyin kırk misli yoğunlukta cıva içerdiğini bulguladı. Cıva, simyacılar, şapkacılar ve termometre-imalatçıları hariç hemen hiç kimsenin ilgi alanına girmeyen bir elementtir. Onun sabahları yataktan kalkmayı hatırlamakta bile zorluk çekmesine belki de şaşmamalı.
Ludwig Wittgenstein
"Küçük yaşlardayken evde eğitim alan Wittgenste­ in'ın mekanik konularda yetenekli olduğu keşfedildi. Sonrasında Berlin'e gidip Manchester Üniversitesi'n­ de mühendislik okudu. Burada havacılık hakkında araştırmalar yaptı ve bu araştırmalar daha sonrasında matematik ve mantık konularına yönelmesinde etkili oldu. Bu ilgisi de, Bertnard Russell tarafından felsefe ve mantık çalışmak üzere Trinity Kolej-Cambridge'e davet edildikten sonra daha da genişledi.
Reklam
Mesih ve havarileri
Bu mücadelede Neo'ya eşlik eden Morpheus ve Trinity ise kurtarıcının yardımcıları ,bir nevi havarileridir. Morpheus mitolojide uyku ve rüyayı temsil eden Yunan tanrısının ismidir; Trinity ise baba-oğul-kutsal ruh, yani teslis inancının sembolüdür.Matrix'te düşten uyanma,gerçek dünya,hayalî dünya gibi metaforlar oldukça sık geçer.Morpheus'un ardından da anlaşılacağı üzere onun uyandırmayla görevli olduğunu filmin pek çok sahnesinde görmek mümkün. Morpheus, Neo'yu kendi gerçekliğiyle tanıştırmadan önce ona mavi ve kırmızı hapı sunduğu meşhur sahnede şöyle diyecektir: " Sen de herkes gibi köle doğdun Dokunamadığın,tadamadığın ya da koklayamadığın bir hapishanedesin.Beyninin içi bir hapishane...Ne yazık ki Matrix'in ne olduğunu kimse söyleyemez.Bunu kendin görmek zorundasın.Bu senin son şansın.Bundan sonra artık geri dönüş olmayacak.Mavi hapı alırsan hikâye sona erer .Yatağında uyanırsın ve istediğin her neyse ona inanırsın.Kırmızı hapı alırsan harikalar diyarında kalırsın .Ben de tavşan deliğinin gittiği yerleri gösteririm.Unutma,sana vaat ettiğim tek şey gerçek.Fazlası değil. " Bu yönüyle film,gerçekliği algılamanın ancak bir seçime ait olduğunu vurgulamaktadır.
Sayfa 148Kitabı okudu
YAŞAMAK ÇALIŞMAKTIR
Schrödinger, yaşam ve entropi arasındaki ilişkinin temel düzeyde belirleyici olduğuna inanıyordu. Boltzmann dahil olmak üzere ondan öncekiler de tüm canlı organizmaların termodinamik makineler olduğuna işaret etmişti: Aynı buhar makineleri gibi, canlı organizmalar da çalışmak için gıda, hava ve sudan aldıkları yakıta gereksinim duyuyor ve çalıştıkça bu yakıtın bir kısmını en nihayetinde evrende kaybolacak ısıya dönüştürüyordu. Ne var ki Schrödinger 1943'te Dublin Trinity Akademisi'nde bir grup dinleyiciye bir dizi ders verene dek, hiç kimse bu düşünceyi kesin bir sonuca bağlayamamıştı. Schrödinger, hevesli bir amatör bahçıvan olan babasının, istediğine uygun nitelikleri taşıyan bitki tohumlarını dikkatle seçerek evrimin sırlarını açığa çıkarabilmesinden büyüleniyordu. Babasının bitki yetiştirme deneylerinden aldığı ilhamla, kalıtım ve evrim konularına ilgisini, çalışmalarını teorik fiziğe yoğunlaştırmasından çok sonra bile devam ettirdi.
BEDENİNDEKİ KOZMOZ İLE BHUVANESHWARI Bhuvaneshwari'nin adı "dünyaların hanımı veya metresi" (ishwari) (bhuvana) anlamına gelir. O, özü olağanüstü evren haline gelen tanrıçadır. Uzay, en yoğun maddenin bile her atomunda katmanlar halinde yer aldığından, var olan her şeyle tamamen karışmıştır. Sadece fiziksel evren değil, tüm
192 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.