Evet, o istisnai varlıklardan biriyim Mösyö ve sanırım bugüne kadar hiç kimse benimkine benzer bir konuma ulaşamadı kralların krallıkları kimi zaman dağlarla, nehirlerle, kimi zamanda adetlerdeki bir değişimle ya da dilin bir değişime uğramasıyla sınırlıdır. Benim krallığım ise dünya kadar büyüktür çünkü ben ne İtalyan ne Fransız ne Hint ne Amerikalı ne de İspanyol’um. Ben dünya vatandaşıyım. Hiçbir ülke benim kendi sınırları içinde doğduğumu söyleyemez. Nerede öleceğimi sadece tanrı bilir. Bütün adetleri benimserim, bütün dilleri konuşurum. Beni Fransız sanıyorsunuz, öyle değil mi? Çünkü Fransızcayı sizin gibi doğal ve akıcı konuşuyorum. Nubiyalı Ali’m beni Arap sanıyor; kahyam Bertuccio beni Romalı sanıyor; kölem Hayde beni Yunan sanıyor. Anlayacağınız gibi, hiçbir ülkenin vatandaşı olmadığım, hiçbir insanı kardeşim kabul etmediğim için güçlülerin önünü kesen endişeler ve yoksulların elini kolunu bağlayan engeller benim için geçerli değil. Sebat ederek denetim altına aldığım için beni yendiklerini söyleyemeyeceğim iki rakibim var: mesafe ve zaman. Üçüncü ve en korkunç rakibim ölümlü bir insan olmam. yürüdüğüm yolda ve belirlediğim hedefe ulaşmaktan beni sadece bu rakip alıkoyabilir, geri kalan her şeyi hesapladım.
Ben kitapları okurken içeriğine bakmadan başlarım genelde. Daha sonra dizisi olduğunu öğrendim. Uzunca bir süre kitapta aşk olmadığını Kennedy suikasti ve zaman tüneli tavşan çukuruyla ilgili iyi
giden bir roman olduğunu düşünürken birden güzel Sadie Jake’in karşısına çıkıyor. Zaten o saatten sonra Kennedy çokta umrumuzda olmuyor (hiç gerek yok daha fazlasına, zamanı tutmaya…) :) keşke Jake’te başta böyle düşünseydi. Sonra o da öyle düşündü ama artık çok geçti. Çok kalın bir kitap olmasına rağmen sıkılmadan zevkle okunuyor. Ve son sahne ağlatıyor fonda ise başka bir evrende, en güzel halinle sen hayata karış ben daha da biteceğim çalıyor :)
Baksanıza deminden beri genç kadına “Seni seviyorum” dedirtmek için lafı nerelerden dolaştırıp duruyor. Boşuna üzülme, demeyecek işte. Demiş olsa bile öyle yalancıktan yarım ağızla “Seni seviyorum” demekten ne çıkar? Şahende’nin gönlünde şimdi kim bilir kaç aslan yatar? Damadı buna “Hazan Bülbülü” diyor, şairlik ediyor. Zavallı akbaba, dertli dertli ne kadar ötsen, etrafında bahar yapamazsın. Genç bir karga sözüm ona böyle mevsimsiz bir bülbülden daha fazla insana neşe verir.
Geçmişin değişime gösterdiği direnç, bir eylemin geleceği ne kadarını değiştireceği ile doğru orantılı, demiştim Al’a. Söyledigim doğruydu ama o zaman ödenmesi gereken kişisel bedelden haberdar değildim. Şimdi biliyorum.
Ali Rıza Bey o günlerde, bayram elbiseleriyle bayram beşiğine binmiş çocuklar kadar neşelidir. Yalnız, sokaklardaki kalabalığın içinde eski kahve arkadaşlarımdan bazıları ile göz göze gelmese…