YouTube kitap kanalımda Dostoyevski'nin hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz:
ytbe.one/0i9F0L1dcsM
Dostoyevski vs. Dostoyevski
Dövüş başladı. Kim yenecek? Raundların bitmek bilmediği bir zihin boksu izliyoruz. Hakem kim? O da Dostoyevski adında biri... Yeraltında gerçekleşen bu dövüşten
"Hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz. Aşk hariç!"
Sevgili Galip,
Senin hikâyeni yazmak iğneyle kuyu kazmak kadar zordu, ancak seni anlamak ondan bile daha zordu. Kaleme alındığından beri hakkında bir sürü şey yazıldı çizildi, pek çok akademik çalışmaya ilham oldun, seni sevenlerimiz de oldu, senden nefret edenlerimiz de. Seni büyük
-Spoiler içermez-
Her ne kadar çocuk kitapları kategorisinde yer alsa da bu bir yetişkin masalıdır. Haklı ile güçlünün savaşıdır. Bir sistem eleştirisidir, hem de bizden bir yazarın bize dair eleştirileridir. Tanıdığım en iyi masal anlatıcısının öğüt niteliğindeki bir başka kitabıdır.
Filler diyarının sultanı bir gün karınca denen hayvanların
YouTube kitap kanalımda Satranç kitabını Kubrick, Bergman ve Harari gibi yazar ve yönetmenlerle birlikte yorumladım : ytbe.one/CDOgYowjZHg
Bir kitap düşünün, içinde Kafka'nın Dava'sına ait izlerden Trevanian'ın Şibumi'sine kadar izler var. Hatta Zweig'ın kendi kitabı olan Olağanüstü Bir Gece'ye benzediğini
Ünlü fizikçi Stephen W. Hawking'i tanımayan neredeyse yok. Sandalyeye bağlı, fiziksel engelli olduğu halde büyük başarılarıyla örnek olmuş biri.
Yıllar önce motor nöron hastalığı teşhisi koyulmuş ve iki buçuk yıl sonra öleceği söylenmiş anca kırk beş yıl yaşayan adamdır Hawking. Ve bunu belirtirken şöyle der "Hadi ikiyi anladım da buçuk
Yapabileceğim en zor inceleme bu olacak. Çünkü şu anda bilincim yerinde değil ve kafam düzgün çalışmıyor.
Saatlerdir bu kitabı okumaya çalıştım. Kitapta Ahmet adli bir karakterimiz var. Kendisi çok takıntılı ve bazi sorunlari ya da hastaliklari var diyebiliriz. Yaşadığı mevkide olan bir ölüm sonucunda gazeteci bi kadınla tanışıyor. Kadinla samimi olduktan sonra da ikiz kardesi Mehmet'in ilgi çekici hikayesini anlatmaya başlıyor. Neyse kitap hakkinda anlatacağım bu kadar. Asil onemli olan bana ne hissettirdigi.
Ben çok kitap okudum ama sunu diyebilirim ki bu kitap kadar etkileyenini görmedim!
Bu sitede hangi kitaba 10 puan verdiysem bu kitabi okuduktan sonra o puani 0 yaparım...
Bu kadar etkileyici bu kadar şaşırtıcı bu kadar muazzam bir kitap ben ömrümde okumadım.
Eliniz kanda bile olsa,ne okuyorsaniz okuyun yarida birakio direk bu kitabi okumaya başlayın. O kadar cok emin olarak soyluyorum ki bu kitabi okuyamadan ölen bir insan hiç yasamamis bile sayilabilir. O kadar tuhaf hisler yasatti ki bana.
KESİNLİKLE OKUYUNUZ!
Bütün bunlar tuhaf ve şaşırtıcı; çünkü aşk, bir insanın başına gelebilecek en iyi ve en güzel şey, en yüce ve en önemli şeyleri başarmasını sağlayabilecek bir durum olarak görülür.
Bu açmazdan nasıl çıkılır?
Bizi aptallaştıran ve kabalaştırma potansiyeli olan şey nasıl olur da en büyük mutluluk olarak hissedilip tanımlanır?
Aşk nihayetinde bir hastalık mıdır, en güzel hastalık değil de en korkunç hastalık mıdır?
Yoksa etkisinin yararlı mı zararlı mı olacağı, dozajına göre değişen bir zehir midir aşk?
Sokrates, koş yardımımıza!
"Bir gece yatıyorduk, uyandırdı bizi. Ben gidiyorum arkadaşlar, dedi. O gün Durmuş Ağa horoz için azarlamış onu, bir güzel de dövmüş sonra. Buna içerlemiş çocuk. O gece gitti. Giderken de dedi ki: Ben, dedi, bir gün bu Yenice'ye döneceğim, diyar diyar gezeceğim, iyi bir horoz bulup alacağım, dedi. Horoz alacakmış da Durmuş Ağa'nın horozunu
Öncelikle arkadaşlar bu incelemeyi bir pedagog bir öğretmen veya bir eğitimci edasıyla yazmadığımı belirtmek isterim. Kaleme alırken bir sosyolog ve 20 yıl bu eğitim sisteminin içinde olan bir fert olarak kaleme aldım. Elimden geldiğince bilimselliğe girmemeye sadece kendi alanımın noktalarına değinmeye çalışacağım. Önce kitap hakkında sonrada
Nereden başlayacağımı bilememenin çaresizliğiyle başlıyorum.
“Söylenecek sözün çokluğu bazen insanı dilsiz bırakır. Tıkanır kalırsınız.” sözünün hakikatine inanarak ama yine de yazmaya çalışarak başlıyorum.
“Hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz. Yazı hariç. Yazı hariç. Evet tabii, tek teselli yazı hariç.” cümleleriyle biten Kara Kitap’ı
“…zira dünyadaki hangi iklim, adına insan fabrikası denen iklimden daha iç karartıcıdır?”
-
Jean-Jacques Rousseau
Savaş, insanlık tarihi boyunca varlığını sürdüren bir kavram. Dünyanın her yerinde bugüne dek sayısız savaş yaşandı ve sayısız insan hayatını kaybetti. İşkenceler, bombalı saldırılar, kılıçlı ve silahlı çatışmalar sonucu nice katliam ve soykırım
Yediler Teknesi Abdullah Aren Çelik ile tanışma kitabım oldu. Çok değişik bir kitap, çok değişik bir hikaye okudum. Kurgusuyla, konusuyla gerçekten çok güzel bir distopyaydı Yediler Teknesi. Belki de modern bir Nuh Tufanı hikayesi de demek yanlış olmaz. Kalemi güzel bir yazarla tanışmanın mutluluğu ile kapadım kitabın kapağını.
Hikaye kitabın
... Tuhaf ve şaşırtıcı olanı, dünyada aramalıymışız, kendi içimizde değil! Kendi içimizdekini aramak, kendi üzerimizde o kadar uzun boylu düşünmek mutsuz edermiş bizleri.
İthaki Bilimkurgu Klasikleri'ni okumayı uzun süredir düşünüyordum. Ama okumaya karar vermem
Semih Doğan sayesinde oldu demeliyim. Seriye yaptığı birbirinden güzel incelemeleri görüp de okumaya karar vermemek elde değildi :) Dune ile başlamayı düşünürken, bana Maymunlar Gezegeni ile başlamamı önerdi. İyi ki de önermiş dedim